AK Parti’nin hükümet sistemi değişikliğini öngören “Anayasa Değişikliği Teklifi” Meclis’te görüşülmeye başlandı. 338 oy ile maddelerin tek tek görüşülmesine geçildi.
Yani...
Türkiye, Erdoğan liderliğindeki AK Parti’nin daha ilk kurulduğu andan itibaren ajandasına olan, yine AK Parti’nin iktidara geldiği tarihten bu yana da gündeminde olan “Başkanlık Sistemi”ne geçiyor.
Görünen tablo bu.
Sistem değişiyor. Adının “başkanlık” mı “cumhurbaşkanlığı” mı olduğunun bir önemi yok.
Türkiye’nin bundan sonraki kaderini etkileyecek olan ‘Anayasa Değişikliği Teklifi”nin içeriğinden ziyade sanırım Meclis’te yapılacak son oylamaya kadar, “AK Parti’de fire olur mu, olmaz mı”, “MHP’de fire olur mu” gibi işin magazin kısmına odaklanmış olacağız.
Hala Türkiye’nin neden bir “sistem değişikliğine” ihtiyacının olup olmadığını bilmiyoruz.
Bilmiyoruz derken AK Parti tabanı da dahil kamuoyunu kastediyorum.
Sistem değişikliğini öngören teklifi Meclis’e getiren hükümet de, mevcut ve fakat ‘yasal olmayan’ durumun yasal bir zemine kavuşmasına öncülük eden MHP de “kararı millet versin” diyor.
Ancak kararı verecek olan ‘millet’ sistem değişikliğinin ülkeye ve kendisine ne kazandıracağını bilmiyor. Yapılacak referandumda neyi oylayacağını, neye ‘Evet’ diyeceğini bilmiyor!
AK Parti’ye yakın araştırma şirketi olan ANAR’ın ortaya koyduğu veriler bunu somut bir şekilde doğruluyor.
TBMM Genel Kurulu’nda ‘işin sahibi’ olarak söz alan hükümet yetkililerinin konuşmalarına bakıldığı zaman aslında onların da ‘ne olduğunu’ anlatamadıkları görülüyor. Ya “Anayasa Değişikliği Teklifi”ndeki maddelere kendileri de inanamadıkları için tam olarak savunamıyorlar ya da savunamıyorlar!
Oysa “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” modelini içeren paket ortaya çıktığından bu yana teklife dair çok ciddi sorunlar/sorular var!
Mesela Türkiye’nin bugüne kadar en büyük sorunlarından birisi olan, hatta yaşanılan pekçok sorunun müsebbibi olan ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkesi değişen yeni Anayasa’da yok!
Teklifi yazanlar da, savunanlar da “kuvvetler ayrılığı Anayasamızın şurasında yer alıyor” diyemiyorlar!
Mesela, normalde, TBMM, vatandaşların tamamının kanaatlerini yansıtan bir merci kabul edilir ve meşruiyetin yegane kaynağı olarak kabul edilir. Bütün erkler, egemenliğini kullanma meşruiyetlerini TBMM’den alırlar.
Anayasa Değişikliği Teklifi”ne göre, Cumhurbaşkanı, halk tarafından seçildiği için egemenliği TBMM ile ilişkilenmeden direkt kullanma hakkına sahip görünüyor.
Oysa, Cumhurbaşkanı, doğrudan halk tarafından seçilmekle birlikte toplumun tamamından oy alamayacağına göre, egemenlik meşruiyetini toplumun tamamının yansıdığı TBMM’den almak durumundadır.
TBMM’de bu “madde” nasıl ve neye göre oylanmış olacak? Milletin önüne bu değişiklik geldiğinde neyi oyladığını bilerek mi “Evet” oyu verecekler?
Burada bir parantez açalım...
AK Parti’ye yakın bir araştırma şirketi olan ANAR’ın anket sonuçlarına bakarsak AK Parti tabanı dahil seçmenin büyük bir bölümü Anayasa paketi ve referandumda oylayacağı ‘Başkanlık Sistemi’nin ne olduğunu bilmiyor.
Şöyle ki:
Yeni Anayasa paketi hakkında ‘Hiçbir bilgim yok” diyenlerin oranı yüzde 36.
“Çok az biliyorum” diyenlerin oranı yüzde 28.
“Biraz öğrendim ama..” diyenlerin oranı yüzde 14.
Oysa nereden bakılırsa son üç yıldır ‘Başkanlık Sistemi’ ve ‘yeni anayasa’ AK Parti hükümetinin gündeminde.
Buradan şu sonucu çıkartmak mümkün: AK Parti hükümeti ne olduğunu anlatamadı!
Parantezi kapatalım ve devam edelim...
Yine Anayasa Değişikliği Teklifi’ne göre, Cumhurbaşkanı ‘halk tarafından seçildiği’ için, Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları ve üst düzey kamu görevlilerini, yöneticilerini atama ve görevlerine son verme yetkisini veriyor. Bu durumda, üst düzey kamu yöneticileri ile başkan yardımcıları ve bakanlar, atanma ve görevden alınma prosedürleri itibariyla eşitlenmiş oluyor. Cumhurbaşkanının bu kararları TBMM’nin onayına sunulmuyor yani TBMM bütün bu atamalarda devre dışı bırakılıyor.
Peki, bu durumda TBMM’nin varlığı tartışmalı hale gelmez mi?
Bir örnek daha verelim ki en önemlilerinden birisi de budur...
HSYK’nın üyelerinin yarısını Cumhurbaşkanı atayacak diğer yarısını da Cumhurbaşkanının TBMM’de çoğunluğu kazanmış olan partisi atayacak. Yani aslında HSYK üyelerinin tamamı Cumhurbaşkanı tarafından atanmış olacak. Peki bu durumda HSYK içerisinde nasıl çoğulcu bir yapı sağlanmış olacak? Yargı nasıl bağımsız olacak?
Bizim ‘Başkanlık Sistemi’ dediğimiz şey, devletin kurumsallaşması değil miydi?
Evet, Burhan Kuzu’nun bize yıllardır anlattığı şekliyle “devletin kurumsallaşması” idi. Yani devlet kurumsallaştığı zaman ha devletin başına Kemal Kılıçdaroğlu gelmiş ha Recep Tayyip Erdoğan, fark etmeyecekti!
Peki, TBMM’de görüşülen Anayasa Değişikliği teklifi bunu sağlıyor mu bizlere?
Tamam, parlamenter sistem ile olmuyor. Olmadığını gördük. Devletin kurumsallaşması, ülkemizde istikrarın sağlanması için bu hastalıklı sistemin değişmesi gerekiyor. Kabul. Ancak iki yıl sonra ‘Bu sistem olmadı, aceleye geldi” dememek de gerekiyor.