İlginç dönemlerden geçtiğimiz muhakkak ama Maliye ve Hazine Bakanlığı görevini devralan Mehmet Şimşek’in yanı başında Nurettin Nebati’nin oturduğu devir teslim töreninde yaptığı konuşma yine de bir hayli ilginçti.
“Türkiye’nin rasyonel zemine dönmek dışında bir seçeneği kalmamıştır” diyerek yanı başında oturan Nurettin Nebati döneminin ekonomi politikalarının irrasyonel olduğunu söyleyen Bakan Şimşek devamında da şöyle dedi:
“Önümüzdeki dönemde şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkemiz olacaktır.”
Bakan Şimşek’i dinlerken kendi adıma mutlu oldum; giderek derinleşen iktisadi kriz sonuçta hepimizi etkiliyor, enflasyonu düşük, ekonomisi güçlü bir ülkede yaşamayı kim istemez? Ve umarım mutluluğumuz kısa sürmez, ülkemiz artık makul, rasyonel ekonomi politikalarıyla yönetilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan Mehmet Şimşek’e verdiği ‘iki yıl karışmama, ekonomi yönetiminde tam yetkili olma’ sözünü yerine getirir.
Bütün kalbimle temenni ederim, üç beş ay sonra bir sabah Mehmet Şimşek’in görevden alındığı haberleriyle uyanmaz Türkiye.
Naci Ağbal ve Lütfi Elvan döneminin üzerinden kaç yıl geçti ki?
Hatırlarsanız 10 Kasım 2020 tarihinde Berat Albayrak’tan görevi devralan Lütfi Elvan göreve gelir gelmez düzenleyici ve denetleyici kurumlara “bundan sonra kanun neyi emrediyorsa onu yapacaksınız” talimatı vermişti.
Umudunuzu kırmak istemem ama Mehmet Şimşek’in “rasyonel düzene dönme dışında seçeneğimiz yok” açıklamasını dinlerken nedense aklıma birden Elvan’ın bu sözü geldi.
Bir de Nurettin Nebati’nin görevi devrederken “oh be” çekişini duyunca, Naci Ağbal’ın, hepi topu 4,5 ay Merkez Bankası başkanlığının ardından görevden alındığında sosyal medya hesabından yaptığı “Sayın Cumhurbaşkanımıza bugün itibariyle görevden alınmam nedeniyle şükranlarımı arz ediyorum” açıklaması geldi aklıma…
Bir insan mesela 4,5 ayda bir insan ne yaşamış olabilir ki görevden alınmasına teşekkür eder hale gelir, değil mi?!
Naci Ağbal da Lütfi Elvan da bir müddet inisiyatif kullandılar, rasyonel ekonomi kurallarını uyguladılar. Nitekim piyasalar da olumlu karşıladı.
İşler yolunda gitmeye de başlamıştı.
Ama sonra…
Sonrası malum…
***
İşte bütün mesele bu.
***
Mehmet Şimşek adının ekonomi çevreleri açısından içeride ve dışarıda simgesel anlamı çok büyük. İtibarı yüksek.
Erdoğan da bunu biliyor, nitekim seçim kampanyası boyunca içeride piyasalara alttan alta Mehmet Şimşek’in ismiyle moral vermeye çalıştı. Çünkü ekonomi piyasalarında Şimşek’e rasyonel ekonomi politikaları uygulayacağı konusunda muazzam bir güven var. Erdoğan Berat Albayrak’ın adını kullanmadı, piyasalara damadının adını vermedi. Damadını ikna etmek için çaba sarf etmedi.
Artık ekonomide çıkmaz sokağa girdiğini gördüğü için dün “sen yoluna biz yolumuza” diyerek kapıyı gösterdiği “mandacılıkla” itham ettiği Mehmet Şimşek’in kapısını çaldı, “iki yıl boyunca kararlarıma karışılmayacak” şartını kabul etti.
Kabul etti çünkü Erdoğan ‘faiz sebep, enflasyon sonuç’ tezinin sonuçlarının farkında. Yolun bittiğini, kaynakların tükendiğini, Şimşek’in tespitiyle Türkiye’nin önünde rasyonel düzene dönme dışında bir seçenek kalmadığını görüyor.
***
Çünkü ülkemizin ekonomisini uçuracağı, enflasyonu sıfırlayacağı, işsizliği bitireceği, ülkemizi dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına sokacağı vaadiyle getirilen CB sisteminin ülkeyi uçurumun kenarına getirip bırakmasının, ülkemizin ekonomisini çökertmesinin, açıklanan onca reform paketinin başarısız olmasının nedeni tam olarak bu: Kişisel yönetim.
Ülkemizdeki ekonomik krizin nedeni bütün yetkileri tek elde toplayan, istediği kararı istediği gibi vermesine imkan tanıyan, kurumların güçsüzleştiren, CB sisteminin yarattığı yönetim krizidir.
Kişisel yönetim kamu politikalarını rasyonel düzen rayından çıkardı. Ekonomin temel kuralları olan şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk ilkeleri sümenaltı edildiği için güven sarsıldı, enflasyon patladı, döviz kurları tutulamıyor, Türk lirası pula döndü.
Bu köşeyi takip edenler 5 Mayıs 2020 tarihli “Daron Acemoğlu ekonominin başına geçse…” başlıklı yazımı hatırlayacaklardır. Kişisel yönetime tavan yaptıran, kurumsal yönetimi zayıflatan bu hükümet sisteminde Erdoğan’ın ekonominin başına kimi getirirse getirsin ekonomiyi düzlüğe çıkarmasının mümkün olmadığını yazmıştım.
Şimdi bunu uygulamalı olarak hep birlikte test edeceğiz.
Mevzu Mehmet Şimşek’in ne yapacağından ziyade, Erdoğan’ın ne yapacağıdır.
Mehmet Şimşek’e politika faizlerinin artırılması konusunda verdiği kararlara karışacak mı karışmayacak mı?
Atacağı adımlara, alacağı kararlara müdahale edecek mi etmeyecek mi?
Gerçekten verdiği ‘iki yıl’ sözünü tutabilecek mi?
***
Bakan Şimşek’in “Türkiye’nin rasyonel düzene dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır” sözünü duyduğumda direk Nurettin Nebati’ye dikkat kesildim, yüzünde bir ekşime, asılma, mutsuzluk emaresi var mı diye… Zerresi yoktu, Nurettin Nebati’nin keyfi gayet yerinde görünüyordu.
Dışarıdan Şimşek’in devir teslim töreninde yaptığı konuşmayı dinleyen biri; son beş yıldır CHP’nin iktidarda olduğunu, AK Parti’nin 14 Mayıs’ta iktidarı büyük bir enkazla devraladığını, CHP iktidarının bakanı Nurettin Nebati’nin irrasyonel ekonomi politikalarıyla ülkeyi mahvettiğini, görevi teslim alan AK Partili Şimşek’in rasyonel politikalar uygulayacağını ilan ettiğini düşünebilir!
Ama öyle değil halef de AK Partili selefi de AK Partili… Yıllarca birlikte siyaset yapmış iki isim arasında gerçekleşti devir teslim töreni. Erdoğan’ın yeni bakanı Şimşek geldi görevi devraldığı arkadaşının dönemini hem de selefinin yanındayken irrasyonel ilan ediyor ama bakanlığı dönemindeki politikaları gerçekçi bulunmayan bakan hiç gocunmadı, hiç alınganlık göstermedi.
İlginç dediğim buydu. Bilmiyorum, gerçekten bir hayli tuhaftı.
Ama sanırım Nebati sözün muhatabının Erdoğan olduğunu düşündüğü için alınganlık göstermedi!
Ben Nebati’nin büyük bir mutlulukla ve içtenlikle “oh be” çekmesini ise yadırgamadım, iş insanı olmasına bağladım.
Rasyonel politikalara dönmek bir iş insanı olarak onu da mutlu eder değil mi?