Türkiye’nin güvenilir araştırma şirketlerinden olan KONDA dün, 2008 ile 2018 yılları arasında çeşitli alanlarda karşılaştırmalar yaptığı 10 yıllık toplumsal değişim raporunu yayınladı.
Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye’de ateist oranı yüzde 1’den yüzde 3’e yükselirken, kendini inançsız olarak tanımlayanların oranı yüzde 1’den yüzde 2’ye çıkmış.
Yine anket sonuçlarına göre, kendisini dindar olarak tanımlayanların oranı yüzde 55’ten yüzde 51’e gerilerken, başörtüsü oranı yüzde 52’den bir puanlık artış göstererek yüzde 53’e yükselmiş. İnançlı olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 31’den üç puanlık bir artışla yüzde 34’e yükselmiş ve oruç tutanların oranı da yüzde 77’den yüzde 65’e gerilemiş.
KONDA’nın yaptığı araştırmanın sonuçları ne anlatıyor ve nasıl yorumlamalıyız?
İki şey söylenebilir.
Laiklerin korktuğu çıkmadı: AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana, elleri yüreğinde panik halde yaşayan endişeli modernleri, sekülerleri ve laikleri müsterih olabilirler, AK Parti iktidarının 17. Yılında Türkiye’de dindarlık oranında azalma var!
2007 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile birlikte AK Parti’nin iktidarda kalıcı olduğu anlaşıldıktan sonra “Türkiye Malezya olacak”, “Türkiye İran olacak”, “AK Parti bütün ülkeyi gerekirse zorla dindarlaştıracak” diye ortalığı ayağa kaldıranlar da müsterih olabilirler...
Zira, araştırma şirketlerinin son üç yıldır yaptığı bütün araştırmalarda “Türkiye’de dindarlığın düşüşte” olduğu sonuçları çıkıyor. Buna ilahiyat fakültelerinin özelde yaptırdığı anketler de dahil.
Üzerinde düşünülmesi ve uzun uzun sebepleri üzerinde tartışılması gereken hususu işe şudur:
17 yıldır iktidar kadrolarının dindar kişilerden oluştuğu bir dönemde, normal olanı ülkede dindarlık oranında artış olması gerekirken böyle bir sonucun çıkıyor olması.
İktidar sadece “dindar gençlik istiyoruz” demekle kalmıyor dindar bir neslin yetişebileceği bütün imkanları oluşturuyor. Neredeyse düz lise kalmadı denilecek kadar artan imam hatip liseleri açılıyor ve anne babaların çocuklarını imam hatip liselerine göndermeleri teşvik ediliyor. İlahiyat fakülteleri hakeza öyle...
Dini yaşama, inanca dair herhangi bir yasak olmadığı gibi bugün dindar kesim daha avantajlı durumda.
Peki hal böyle iken, nasıl oluyor da her geçen gün dindarlık oranı düşüyor.
İki sebep olabilir.
Araştırmaya katılan denekler “dindar” kavramının anlamını tam olarak bilmiyorlar.
Ya “dindar” kavramının anlamını gerçekte bildikleri için kendilerini o kavramın içinde hissetmiyorlar...
Vahim olanı şu: Eğer dindarlık oranında düşüşü sağlayan gençler ise o zaman durum hepten vahim demektir.
Kendi çocuklarımıza bu dönemin muktedirleri olarak, İslami cemaatleriyle, akademisyenleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, rol model olarak sunulanlarıyla İslami ve ahlaki değerler konusunda iyi örnek olamadığımızı ve iyi bir sınav veremediğimizi gösterir.
Sadece gençlerimize değil bütün topluma...