Cumhurbaşkanı Erdoğan partisinin MYK toplantısında DEVA Partisi ve Gelecek Partisi hakkında kurmaylarına şu talimatı vermişti:
“Ölü doğdular, onlarla meşgul olmayın. Onları ademe (yokluğa) mahkum edin.” (4 Haziran 2020)
Gerçekten de AK Parti hükümeti Ahmet Davutoğlu liderliğindeki ki Gelecek Partisi ve Ali Babacan liderliğindeki DEVA Partisi ademe mahkum olsunlar diye bütün gücünü kullandı, kullanmaya da devam ediyor.
Burada tek tek neler yapıldığını sıralayacak değilim. Ama şu kadarını söylemeliyim ki AK Parti iktidarının devlet gücünü kullanarak muhalefete yaptığı ağır kısıtlamaların, engellemelerin, kara propagandaların tarihte başka bir benzeri yok.
Tek parti dönemi ayrı bir fasıl, 1946’dan bugüne kadar hiçbir dönemde muhalefete bu kadar medya karartması yapılmamıştır. Hiçbir dönemde medya, iktidarın bu derece kontrolüne girmemiştir. 1946’tan 50’ye kadar Milli Şef’in gözleri önünde medya gürül gürül Demokrat Parti haberleri yaptı, DP’yi destekledi. 1950’den 1960’a kadar Demokrat Parti döneminde medya üzerinde baskı elbette ki vardı ama medya gürül gürül muhalefetteki CHP’yi destekledi, İnönü’nün açıklamalarına yer verdi, mikrofon tuttu. 28 Şubat döneminde TSK’ya sert eleştiriler yapılabildi. Gazete sütunlarında askeri eleştiren yazılar çıktı. Medya tamamen TSK’nın güdümüne girmemişti. 2001’de AK Parti kurulduğunda sert ideolojik farklılıklara rağmen medya Tayyip Erdoğan’a ekranlarını açtı, gazete sayfalarında geniş geniş yer verdi, açıklamalarını olduğu gibi yayınladılar.
Ama bugün öyle mi diye sormak bile abesle iştigal!
Peki, AK Parti Gelecek Partisi’ni ve DEVA Partisi’ni ademe mahkum edebildi mi, bu stratejisinde başarılı olabildi mi?
Halkın yeni partilere ilgisi var mı, AK Parti tabanından bu yeni partilere tepki mi var, ilgi mi var, daha doğrusu halk yeni partilerin kurulduğundan ne kadar haberdar?
Bütün bunları herkes gibi ben de merak ediyordum.
***
Pazar ve Pazartesi günü DEVA Partisi’nin Elazığ, Bingöl ve Van kongrelerini izledim, bu vesile ile sahalara inen Ali Babacan’ı yakından gözlemleme fırsatım oldu.
Elazığ ve Bingöl hayati öneme sahip iki şehir. Van da tabii ki önemli. Ancak Elazığ ve Bingöl’ü daha özel kılan AK Parti’nin kalesi diyebileceğimiz, oy deposu iki şehir olmasıdır.
AK Parti’nin 2002 genel seçimlerinde Elazığ’dan aldığı oy oranı yüzde 41, 2007 seçimlerinde yüzde 57, 2011’de yüzde 67.41, 2015’te yüzde 52, 2018 seçimlerinde ise aldığı oy oranı yüzde 54.6.
Bingöl’e bakalım şimdi. AK Parti 2002 genel seçimlerinde Bingöl’den yüzde 31.73, 2007’de yüzde 71.12, 2011’de yüzde 67.07, 2015’te ise yüzde 47.01 oy almış. AK Parti 2018 seçimlerinde Bingöllü seçmenin yüzde 55’nin oyunu almış.
Görüldüğü gibi bu iki şehirde AK Parti’nin kalesi durumunda. Özellikle iktidarın içinden çıkan bir parti için hayati öneme sahip demem de işte bu yüzden.
***
Gelelim Elazığ, Bingöl ve Van izlenimlerime:
Açıkça itiraf etmeliyim ki AK Parti’nin kalesi durumunda ki bu iki şehirde Ali Babacan’a bir ilginin olacağını düşünüyordum ancak böylesi bir ilginin olacağını beklemiyordum.
Hani nazarlık niyetine biri de çıkıp tepki göstermedi, bir kişi çıkıp yuhalamadı, bir kişi çıkıp “Neden AK Parti’den ayrıldın” demedi.
Sahalar Babacan’ı Babacan da sahaları sevmiş, halka dokunuyor, espriler yapıyor.
Toplum sakinlik istiyor, huzur istiyor, gülümseyen lider istiyor başında. Sabah akşam sürekli yüksek sesle bağıran, ayar veren, ayrıştıran bir lider istemiyor, Babacan’a gösterilen ilgiyi görünce bundan iyice emin oldum.
Alkış alan sözleri: Babacan’ın Elazığ da ve Bingöl de yaptığı konuşmalarda en çok alkış alan cümleleri AK Parti ve MHP ortaklığı için “Depremde ölmenin kader olduğunu söylüyorlar. Deprem elbette bir doğal afet fakat ölüm ve yıkım kaçınılmaz değil. İktidarın küçük ortağı ne zaman kötü bir durumla karşılaşsa sorumluluğu unutuyor. Sanki işin içinde değilmiş gibi davranıyor. Yıkımda zararda da ortaksınız” sözleri baya alkış aldı.
Berat Albayrak için “Ülkeyi batırdı, şimdide ortalıkta yok, neden ortaya çıkamıyor çünkü halkın içine çıkacak yüzü yok” sözleri uzun uzun alkışlandı.
Medyaya yaptığı eleştiri “Özgür basın hayat kurtarır, korkma haber yap” ve yine “Ülkeyi yanlış yönetiyorlar, ekonomiyi batırıyorlar sonra da düzeltmek için vatandaşa ‘acı reçeteye hazırlan’ diyorlar. Sizin hatalarınızın bedelini bu millet ödemek zorunda değil” ve “Korkma Türkiye” sözleri Elazığ’da da ve Bingöl’de de en çok alkış alan cümleleriydi.
AK Parti’ye yaptığı “büyük ortak“ ve MHP’ye yaptığı “küçük ortak” tanımı baya tutmuş, salondakiler bu tanıma hem gülüyor hem de alkışlıyorlar.
Malatya da bir esnaf çıkmıştı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “eve ekmek götüremiyoruz” demişti, hani Erdoğan da o esnafa “abartıyorsunuz” demişti. Sonra da partisinin grup toplantısında “eve ekmek götüremeyen birinin olduğuna inanıyor musunuz” diye sormuştu. İşte Erdoğan’ın o “abartıyorsunuz” sözüne inanılmaz bir tepki var.
Hatırlarsanız, 2019 seçimleri sonrasında Bekir Ağırdır AK Parti ile ilgili “beyni ve bedeni arasındaki bağ koptu” tespitinde bulunmuştu. AK Parti’nin iki kale şehri Ağırdır’ın bu tespitinde haklı olduğunu gösteriyor.
Dip dalga deniliyor ya o dip dalga, artık dip dalga değil, baya yukarılara çıkmış durumda.
AK Parti’nin kalesi iki şehirde de AK Parti’ye oy vermiş olanlar “AK Parti halktan koptu” diyorlar, hükümet sistemine ise “aile şirketi hükümeti” adını takmışlar.
Ali Babacan’a içinde bulundukları durumu anlatıp “kurtar bizi” diyen vatandaşların sayısı oldukça fazlaydı.
Vatandaş korku duvarını aşmış, bağıra bağıra işsizlikten şikayet ediyor, hükümetin yanlış politikalarını söylüyor, Babacan’a “siz gelirseniz böyle olmayın” tavsiyelerinde bulunuyor.
Halkta AK Parti iktidarının düzeleceğine dair inanç yok.
AK Parti’ye şunu söyleyebilirim ki, DEVA Partisi ademe mahkum falan olmamış, kesin bilgi. Bir de şu, AK Parti “erken seçim” yok diyedursun, Elazığ, Van, Bingöl erken seçimi çoktan satın almış durumda.