Darbeci Sisi in “canımız ciğerimiz” ama Müslüman Kardeşler “out” mu?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘asla ama asla’, ‘bu can bu bedende olduğu müddetçe’ diyerek başlayıp kestiği raconların, meydan okumalarının tam tersini yaptığının en son örneği Mısır Cumhurbaşkanı Sisi oldu…
11 yıl aradan sonra geçen hafta Mısır’a giden Erdoğan, asla barışmam, tokalaşmam, tenezzül de etmem dediği Sisi ile barıştı, tokalaştı. Mısır Cumhurbaşkanı için “Değerli kardeşim” ifadesini kullanarak, Sisi’yi Ankara’ya davet ettiğini, ilk fırsatta bu ziyareti gerçekleştirmesini istediğini, bu ziyaretin iki ülke ilişkilerinde yeni bir sayfa açacağını duyurdu.
Bir aksilik olmazsa Sisi de Nisan ayında Türkiye’ye gelecek, Cumhurbaşkanı Erdoğan Sisi’yi kırmızı halılarla karşılayacak.
***
Erdoğan’ın şu sözlerinin üzerinden ne kadar zaman geçti:
“Ben böyle bir kişiyle asla görüşmem. Görüşenler de tarihte farklı bir şekilde değerlendirilecektir. Göreve geldiğinden bu yana 42 kişiyi idam etti. En son 9 genci idam etti. Bir defa yenilir yutulur lokma değildir. Mısır halkı bizim canımız ciğerimizdir ama Sisi asla!”
Peki ya şu sözlerinin üzerinden ne kadar zaman geçti:
“Beni Sisi ile çok barıştırmak isteyenler var, ama asla kabul etmiyorum, etmem de. Neden? Halkının yüzde 52 oyunu almış bir Mursi’yi ve arkadaşlarını cezaevine mahkûm eden bir anti-demokratla karşı karşıya gelmem, onunla aynı masaya da oturmam.”
Türkiye’de gündem yoğun, siyasetçiler de çok konuştuğu için sözler arada çabukça kaynayıp unutulabiliyor. Erdoğan Sisi’yle münasebetini sürdüren Avrupa Birliği ülkelerini de “AB ülkelerinde darbecilik yasak olduğu halde siz nasıl oluyor da Sisi’nin davetine icabet ediyorsunuz?” diyerek eleştirmişti.
Erdoğan 23 Haziran 2019 yılındaki yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde Sisi üzerinden çıtayı öyle bir yere çıkardı ki, seçmenlere “Pazar günü Sisi mi diyeceğiz, Binali Yıldırım mı diyeceğiz” diyerek oy istedi, Ekrem İmamoğlu’nu Sisi diyerek miting meydanlarında seçmenlerine yuhalatmıştı.
***
Peki bu kadar söz, öfke, hamaset, tepki, söylenen sözler ne oldu?
Mısır açısından ne değişti? Hiçbir şey, Mısır orada duruyor, Sisi de…
Ayrıca bildiğimiz kadarıyla Sisi Türkiye’yle barışmak için araya aracılar falan da koymadı.
Sisi Türkiye için Erdoğan için kendisini bugün çelişkiye düşürecek, ‘şunu şunu demişti, ne oldu’ dedirtecek sözler de sarf etmedi.
Değişen her zamanki gibi Türkiye oldu, Erdoğan çıkıp Mısır ile ilişkilerimizi bozmaya sebep olan şu, şu gerekçeler vardı artık onlar ortadan kalktı diyebilir mi, olsaydı zaten açıklardı, bunu bir zafer olarak propagandasını yapardı.
Yanlış anlamayın Erdoğan Mısır’a gitmekle, Sisi’yle tokalaşmakla doğru olanı yaptı, olması gereken de budur.
Ama bir sınırımızın, bir ölçümüzün olmadığı, terazinin bir türlü denge de durmadı da ortada.
***
Şimdi Erdoğan “asla ama asla” barışmam dediği Sisi’yle barışırken, “Mısır halkı bizim canımız ciğerimizdir” dediği Sisi’den kaçıp Türkiye’ye sığınan merhum Mursi’nin arkadaşları, Müslüman Kardeşler’in İstanbul’da yaşayan lideri Mahmut Hüseyin’in de aralarında bulunduğu bazı Müslüman Kardeşler yöneticilerinin Türkiye vatandaşlıkları iptal edilmiş!
Ama bir düzeltme yapalım, Erdoğan Sisi’yle görüştükten sonra değil, Sisi’yle görüşmeden iki ay önce Mahmut Hüseyin ve diğer Müslüman Kardeşle yöneticilerinin vatandaşlıkları iptal edilmiş.
Ayrıntılarını öğrenmek için Mahmut Hüseyin’e yakın bir isimle görüştüm.
Mahmut Hüseyin Mısır İhvanı Müslimin’in genel sekreteri olarak görev yapan önemli bir isimdi. Sisi’nin darbesinden iki gün önce Türkiye’ye gelmiş ve sonrasında ülkemizde kalmış. Mahmut Hüseyin’e yakın isim, şu anda ülkemizde Sisi’den kaçıp ülkemize gelen 30 bin Mısırlı olduğunu ifade etti.
Mahmut Hüseyin beş yıl önce gayrimenkul alımıyla vatandaş olmuş. İki ay önce nüfus idaresinden aranarak vatandaşlığının iptal edildiği söylenmiş. Bunun üzerine Mahmut Hüseyin’in durumu iktidar yetkililerine bildirilmiş, bir yanlışlık olduğu, bunun düzeltileceği söylenmiş ama herhangi bir gelişme olmamış. Yani Erdoğan’ın haberi olmuş iki ay öncesinde.
Mahmut Hüseyin’in vatandaşlığının iptal edildiği bilgisinin kamuoyuna yansıması AK Parti içinde de bir hayli rahatsızlık oluşturmuş. Pazartesi gecesi iktidar yetkilileri Mahmut Hüseyin ile görüşmüşler, dosyasının Cumhurbaşkanı Erdoğan’da olduğu, vatandaşlığının tekrar yeniden verileceği bilgisi verilmiş.
MAHMUT HÜSEYİN’İN DOSYASI ERDOĞAN’IN ÖNÜNDE
Dün Mahmut Hüseyin’in durumuyla ilgili bilgi almak için ilk aradığım isim İnsan Hakları Savunucusu Avukat Gülden Sönmez’di. Sönmez’e Mahmut Hüseyin’in durumunu sorduğumda ‘kaç Mahmut Hüseyin var. Mahmut Hüseyin’in durumu kamuoyuna yansıdı ve vatandaşlığı geri verilir, peki diğerleri ne olacak?’ dedi. Ve dün vatandaşlık verilen ve bugün gizlice, haber verilmeden vatandaşlıktan çıkarılan Suriyelilerin, Mısırlıların yaşadığı sorunları anlattı.
Gülden Sönmez’in anlattıkları şöyle:
“Vatandaşlıktan çıkarma ve/veya verilen vatandaşlığı geri alma konusu sadece açıklanan isimler ile sınırlı bir konu değil maalesef. Son bir buçuk yıldır artan oranda bu şekilde vaka ile karşılaşıyoruz.
Mısırlı, Suriyeli, Çeçen, Özbek şahıs ve ailelerle ilgili dava işlemleri avukatlar tarafından takip edilmekte. Vatandaşlıktan habersiz olarak çıkarılanlar, bir anda TC kimlik nosuz kalıp tüm kamu sistemi erişimleri ve banka erişimleri iptal olduğu için yaşarken resmi olarak öldürülüyorlar. Tapularını devredemiyorlar, arabalarını satamıyorlar, noterden vekaletnameyi TC adıyla ve nosu ile çıkaramadıkları için bu işlemleri avukata da yaptıramıyorlar. TCKN ile yapılan hiçbir işlemi yapamıyorlar. Çocukları da bir anda MEB sisteminde (okulda) yok oluyor. Burada vatandaş olarak düzen kuran yatırım yapan insanlar bir anda sınır dışı edilme ile karşı karşıya kalıyorlar. Yapabilecekleri şey Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile atıldıkları için Cumhurbaşkanlığına dava açmak. Dava açmak için de bu kararnamenin bulunup nüfus tarafından kendilerine resmi yazılı tebligat yapılması için Nüfus İdaresine gidip “beni vatandaşlıktan attığınızı bana bildirir misiniz?” demeleri gerekiyor. Sonra dava süreci başlıyor. Bu dava bitinceye kadar en iyimser yorumla minimum 1 yıl çok zorlu bir hayatta kalma mücadelesi vermek zorundalar.
Şanslıysalar ya da sokağa çıkmazlarsa kaçtıkları savaş ve zulüm ortamına sınır dışı edilmekten korunabiliyorlar. Bir diğer seçenek ise ölüme gitmemek için sıtmaya razı olup “Geri Gönderme Merkezlerinin” girdabında sabır ve çileye maruz kalmak.”
Bir ölçümüz yok dediğim bu. Ya da siz şöyle okuyun. Her işimiz Türk usulü. Aşırı heyecanla arkasını önünü tartmadan Allah Allah diyerek bir işe dalıyoruz, şöyle Ensarız, böyle mazlumların hamisiyiz diyerek yeri göğü inletiyoruz. Sonra Hay Allah moduna geçiyoruz ama burada da bir ölçü yok. Âlayı vâlâ ile Suriyelilere Mısırlılara verdiğimiz vatandaşlığı gizlice iptal ediyoruz!