CHP’nin 1989 travması

Elif Çakır

23 Haziran'da yenilenen İstanbul seçimlerinin ardından bir grup gazetecinin sorularını cevaplayan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu dedi ki:

“ Kazandığımız başarının sürdürülebilir olması için ‘halkçı belediyecilik’ ilkesini yaşama geçireceğiz. Belirlediğimiz 7 kurala belediye başkanları uyacak, biz de Genel Merkez’den takip edeceğiz. 7 temel ilkemiz, ayrımsız hizmet, fakir mahallelere pozitif ayrımcılık, şeffaflık, liyakat ve adaletle yönetim başlıklarını içeriyor.”

“1989 travmasını yaşamak istemiyoruz.”

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “travma” olarak tanımladığı 1989 yerel seçimlerini hatırlayalım...

***

26 Mart 1989 yerel seçimlerinin ertesi günü “ANAP beklemediği yenilgiye uğradı: Özal’a seçmen darbesi” manşetiyle çıkan Milliyet Gazetesi, birinci sayfasından ANAP Genel Başkan Yardımcısı Oltan Sungurlu’nun bir muhabirin sorusuna verdiği “Üstümüzden silindir geçiyor, siz acıyor mu diye soruyorsunuz?” agresif cevabını da okurlarına duyurur.

Gerçekten de sandıktan çıkan sonuç Oltan Sungurlu’ya “üstümüzden silindir geçiyor” tepkisi verdirecek kadar vahimdir.

1984 yerel seçimlerinde yüzde 43.24 oy alan ANAP, 26 Mart 1989 seçimlerinde aldığı yüzde 23.74 oy oranı ile Ankara’yı, İstanbul’u ve elindeki büyük şehir belediyelerinin önemli bir bölümünü kaybederek çıkar.

Ve Erdal İnönü liderliğindeki SHP aldığı yüzde 32.76 oy oranı ile Nurettin Sözen ile İstanbul’u, Murat Karayalçın ile Ankara’yı, Yüksel Çakmur ile İzmir’i yani 39 ilin belediye başkanlıklarını kazanır.

26 Mart gecesi ANAP genel merkezde sabaha kadar matem havaları eser.

Çünkü ne ANAP sandıktan böylesi büyük bir hezimetle çıkacağını beklemektedir ne de 1985’te SODEP ve HP birleşmesinden doğan SHP, sandıktan böylesi muazzam bir zaferle çıkacağını...

ANAP kan kaybettiğinin ve sandıkta yenilgiye uğrayacağının farkına varır. Seçim vaatleriyle durumu kurtaramayacağını anlayınca “iktidar partisinin belediye başkan adayını seçin” mesajları veren afişler asar. Hatta gazetelere bir sandalyede eli kolu kalın halatlarla bağlı hareket edemeyen bir adam resmi çizili bir ilan verir ve ilanda seçmene “Eli kolu bağlı bir belediye başkanı ister miydiniz?” diye sorar. Yani iktidar partisi ANAP seçmeni tehdit eder. SHP’nin, DYP’nin RP’nin, MÇP’nin, DSP’nin belediye başkanları seçilse bile çalışamayacaktır, hizmet veremeyecektir, eli kolu bağlı bir belediye başkanı olacaktır.

Sonuç: ANAP’ın neredeyse sandığa elini kolunu kaptırdığı ağır tahribat aldığı SHP’nin ise büyük zafer aldığı bir seçim olarak tarihe geçer.

Seçimlerden iki gün sonra, daha seçilen belediye başkanları mazbatalarını almadan gazeteler “Özal’dan 5 Köstek” haberiyle çıkar. Haberlere göre, seçim sürecinde “Bizden olmayan belediyelere yardım etmeyiz” diyen Başbakan Özal “istikrar enflasyonuna fren” adı altında belediyelere kesintiler ve kısıntılar uygulayacaktır. Metro, tüp geçit, iş merkezi gibi işler için yapılan borçlarla yeni belediyeler baş başa bırakılacaktır. (29 Mart 1989, Milliyet)

Şu anekdotu sizinle paylaşmak istiyorum:

“ANAP 1989 yerel seçimlerinin sonuçlarını masaya yatırmak üzere Ankara’da Karayolları Genel Müdürlüğü’nün konferans salonunda bir toplantı düzenlemişti. Özal’ın başkanlık ettiği toplantıda seçimi kaybeden bir belediye başkanı söz alıp, “Sayın Başbakanım, çok havalanmıştık, millet havamızı aldı” demişti. Haklıydı. Çünkü 1989 yerel seçimlerinde ANAP’ın burnunu sürtme isteği ön plana çıkmıştı.” (3 Ocak 2019, Hürriyet, Abdülkadir Selvi)

1989 yerel seçimlerinin bir önemi de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk kez aday olduğu seçim olmasıdır. Erdoğan Refah Partisi’nin Beyoğlu adayı olarak girdiği 1989 seçimlerinde aldığı oy oranı ile partisini üçüncü sıraya çıkarttı.

26 Mart yerel seçimleri ANAP’ın çöküşünü başlatırken SHP’ye de kıymetini bilemeyeceği büyük bir fırsatı verdi.

***

SHP’nin İstanbul büyükşehir belediye başkanı Nurettin Sözen ve SHP’nin kazandığı diğer 39 belediye başkanları oldukça başarısız bir performans sergilediler. 1989 seçimlerini kazandıktan sonra SHP’li belediye başkanları o kadar kötü bir belediyecilik sergilediler ki, 1991 genel seçimlerinde SHP sandıkta büyük bir hezimet yaşadı. Dahası 1989 -1994 arası sergilenen o kötü belediyecilik sayesinde AK Parti özellikle İstanbul’da “CHP döneminde çöp yığınları vardı, susuzluk vardı” hatırlatmasının ekmeğini yiyebildi, bu hatırlatmalarla CHP kitlesinin dahi yerel seçimlerde oyunu alabildi.

Ancak hakkını teslim etmek gerekir ki, Murat Karayalçın Ankara Belediye Başkanlığı döneminde başarılı bir performans sergiledi. Ankara’yı Avrupa başkentleri standartlarına ulaştırmak amacıyla hazırladığı ve bugün hala hatırlanan “Ankara Programı” projesini uygulamaya koydu.

Fakat...

***

Peki, 806 bin oy farkı ile İstanbul seçimlerini yeniden aldıktan sonra “1989 travmasını yaşamak istemiyoruz” diyen Sayın Kılıçdaroğlu ne demek istedi?

İki hususu kast ettiğini düşünüyorum.

Birincisi... 1989’da belediyeler kazanıldı ancak belediye başkanları iyi bir belediyecilik hizmeti vermediler. Başarısız oldular ve sonuç sandıkta travmatik oldu.

İkincisi... Sanırım kast ettiği asıl “travma” bu olmalı. Oldukça başarılı bir belediye başkanlığı yapan Murat Karayalçın 1994 seçimlerine bir yıl kala belediye başkanlığını bıraktı ve SHP’nin genel başkanlığına geçti.

Ancak Murat Karayalçın belediye başkanlığında gösterdiği başarıyı SHP genel başkanlığında gösteremedi. Sonrasında Ankara belediye başkanlığı için aday olsa da bir daha kazanamadı.

CHP örgütüne yönelik şöyle bir algı var. İyi bir isim ortaya çıktığı andan itibaren hemen partinin başına getirilmek isteniyor. Nitekim şimdi Ekrem İmamoğlu için aynı tartışmalar yürüyor.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu “1989 travması yaşamak istemiyoruz” derken asıl bunu kast etmiş ve parti örgütüne ve kamuoyuna da bu mesajı vermiş olabilir.

***

Şu gerçeğin altını çizmeliyim ki, bugün Türkiye’nin lokomotifi olan Ankara’nın ve İstanbul’un kazanılmasında Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin değişiminde ve dönüşümünde bugüne kadar sergilediği çabaların büyük katkısı vardır. Statükocu, devletçi, kendini sabitlemiş, kitlesinin dışına çıkamayan, halka dokunamayan, toplumun değerleriyle örtüşemeyen, elit davranışlı CHP’yi liderliğine geldiği 2010 yılından bu yana merkeze çekmeye, toplumla buluşturmaya, toplumun taleplerini dikkate alan bir parti haline getirmeye çalıştı.

CHP’yi yasakçı, içe kapalı, toplumun sorunlarına karşı duyarsız siyaset anlayışından kurtardı ve Kemalist ideolojik kalıpları yıktı.

CHP bugün bu çabalarının meyvelerini topluyor. CHP değişim ve toplumla bütünleşme çabasında olduğu için Ekrem İmamoğlu’nu aday gösterdi. Bugün Ekrem İmamoğlu’nu kucaklayabilen, içselleştirebilen bir CHP örgütü varsa bu kabul edelim ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun başarısıdır.

Doğrusu da bu olur. Çünkü ülkenin sorunlarını çözebilecek kadrolara sahip olmayan bir CHP algısı vardı. Bu seçimlerle beraber eline çok önemli bir fırsat geçti. Bakalım bu defa başaracak mı yoksa yine “travma” mı yaşayacak?

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (24)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.