Anayasa Mahkemesi, kurulduğu tarihten bu yana kendisine en çok başvuran siyasal parti istatistiği çıkartmış olsa açık açık ara birincilik Cumhuriyet Halk Partisi’nin olurdu.
Öyle ki CHP’nin bulduğu her fırsatta bir koşu AYM’ye gitmesinin, ‘Millet AVM’ye gider CHP AYM’ye’ kafiyeli esprisi bile yapılmıştır.
Ancak CHP bu kez alışılmadık şekilde alışılmışın dışına çıkarak ve kendisinden yüzde yüz beklenenin yüzde yüz tersi bir hamle yaparak muazzam bir şekilde şaşırttı. Bakınız, Türkiye’de bir kez daha anayasa değişikliği için referandum yapılıyor ve Cumhuriyet Halk Partisi referandum öncesinde ‘değişiklik paketini’ Anayasa Mahkemesi’ne götürmeme kararı aldığını açıklıyor.
Deniliyor ki, “CHP samimi değil!” Diyorum ki, ne yapalım, önemli olan netice! Deniliyor ki, “siyasi hamle yaptı!” Diyorum ki, CHP sonuçta siyasi bir parti, siyaset dediğiniz şey de hamlelerden oluşur. Diyorum ki, bırakın samimiyet sorgulamasını, niyet okumasını, önemli olan sonuçtur. CHP, Anayasa Mahkemesi’ne gitseydi daha mı iyi olacaktı? Türkiye’ye ne kazandıracaktı? Bırakın, CHP sivilleşsin. Sahada siyaset yapmayı öğrensin.
CHP’yi Anayasa Mahkemesi’ne gittiği zaman eleştiriyorsak, Anayasa Mahkemesi’ne gitmeyen CHP’yi de takdir etmemiz lazım.
İlanihaye doğru olanı yapmıştır.
Tamam, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun sonrasında yaptığı “Öyle görünüyor ki bizim AYM’ye gitmememiz birilerini hayal kırıklığına uğrattı” türündeki açıklaması pek hoş değil. Ancak değişim dediğiniz şey öyle kolay olmuyor. Böyle böyle öğrenilecek.
Sonuçta zifiri karanlıkta, gözleri bağlı, ayağına taş değdirmeden Anayasa Mahkemesi’ne gidip gelebilen CHP, rotasını ‘millete giden’ yola çevirmişse ve “Asıl yüce divan halkın divanıdır, milletin divanıdır” noktasına gelmişse bu bir kazanımdır.
Yine tek güvendiği makam olarak Anayasa Mahkemesi’ni belleyen CHP, bugün ‘millete güvenme’ noktasına gelmişse bu ülkemiz için bir kazanımdır.
***
Bugüne kadar ‘çözüm kapısı’ olarak, hakem olarak Anayasa Mahkemesi’ni gören CHP, çözüm makamının ‘halk’ olduğunu görmüşse “halkın konuya el atıp bu meseleyi çözmesi lazım” noktasına gelmişse, açıkça söylüyorum ülkemizde demokrasinin rayına oturması noktasında bu büyük bir kazanımdır.
Gerisi teferruattır. CHP’nin bu tavrı kim ne derse desin ülkemiz için bir kazanımdır.
Milletin hakemliğine güvenen, çözüm makamının halk olduğunu anlayan, saldırıya uğrayan başörtülü öğrenciyi ziyaret edebilen, inadına “AKP” demekten vazgeçerek doğru söylemi tercih eden bir CHP ülkemizdeki ‘muhalefet sorununun’ çözümü açısından da, ülkemiz açısından da bir kazanımdır.
CHP, keşke doğru adımlar atmaya devam edebilse.
İktidara geldiği 2002 Kasım ayından bu yana anayasamızda yer alan antidemokratik yasaları değiştiren, özgürlüklerin önünü açan reform niteliğinde kanunlar yapan, yasalar çıkartılmasına vesile olan AK Parti yasalarla yapılamayacak olanları da yapabilse.
Yenikapı ruhunu daim kılabilse, ‘merhamet’, ‘adalet’, ‘hak’, ‘muhabbet’ kavramlarının topluma yayılmasına vesile olabilse. Diyeceksiniz ki, nasıl olacak bu?
Elbette ki AK Parti bunu tek başına başaramaz. TBMM’deki tüm siyasi partiler bunu başarabilir.
Ve yasa yapmaktan, kanun çıkartmaktan daha zordur bu. Ancak ülkemiz için yapılması gereken de budur.
Bakın CHP çıktı ve “AKP demeyelim, AK Parti diyelim” dedi. Bu önemli bir gelişmedir.
Binali Yıldırım, Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli arada bir araya gelseler, (Binali Yıldırım CHP kulisine çat kapı gitmiş ve Kılıçdaroğlu ile birlikte çay içmişlerdi) göz göze gelseler, sohbet etseler, günlük muhabbet etseler, aralarında bir muhabbet oluşmuş olsa...
***
Birbirlerine karşı meydanlarda, grup toplantılarında o kadar sert ifadeler, birbirlerinin onurunu zedeleyecek sözler kullanırlar mı?
Kullanmazlar. Kullanamazlar.
Yasalarla demokrasinin önü açılabilir, yasalar önünde eşit vatandaşlık hakları sağlanabilir, topluma zararlı eylemler yasaklanabilir, kamu düzeni sağlanabilir, vatandaşın devlet karşısındaki hukuku belirlenebilir, vesaire... Çoğaltınız...
Ancak toplumsal birlikteliği, bir arada yaşama kültürünü, başkalarının haklarına saygı göstermeyi, hangi inanç ve ideolojiye sahip olursa olsun karşımızdakinin insan olduğu gerçeği ve inancını hiçbir yasayla mümkün kılamayız.
Yasalar şiddet yoluyla nefret suçu işlenmesini engelleyebilir, ancak toplumdaki kamplaşmayı, toplumun birbirinden nefret etmesini engelleyemez.
Bu büyük ölçüde siyasi partilerin kullandıkları dil, üslup ve tabanına verdikleri mesajlarla mümkün olabilir.
CHP’deki olumlu adımları en çok bundan dolayı önemsiyorum. Kıyasıya yarışsınlar. Sonuçta muhalefet dediğin iktidar partisini yıpratır, iktidar partisi de kendi hakkını yaptığı icraatlar ile savunur.
Bir ülkenin anayasası ne kadar demokratik olursa olsun, en mükemmel ceza kanunlarına sahip olalım, en sivil yasalara sahip olalım...
Toplum her geçen gün daha sert bir şekilde kamplara ayrılıyorsa, toplumsal gerilim giderek daha sertleşiyorsa, insanlar birbirine nefretle, kinle bakıyorsa...
O yasaların hiçbir anlamı kalmaz. Demokratik yasaların yanı sıra toplumda demokratik kültürün de oluşması sağlanmalı.