Açık açık yazacağım: Can Dündar’a dair duygu ve düşüncelerimi yazmamın yeri ve zamanı değil. ‘Sevmem', ‘Tasvip etmem' diyerek girizgah yapmak istemiyorum.
Çünkü meselenin Can Dündar’ı sevmek ya da sevmemekle bir ilgisi yok.
Adalet hepimize gerekli. Hukuk; yargıçların elinde, sevmediğimiz kişilerin kafasına indirilmesi gereken bir sopa olmamalı.
Dolayısıyla Can Dündar’ı sevmediğimiz için kahrolsun mu?
Sürünsün mü mapushane köşelerinde?
Beter mi olsun? Zaten hakediyor mu?
Beter olması için “süper savcılarımız” hukuken tutabilecekleri bir kulp mu bulsunlar, ne güne mi duruyorlar?
Bu mudur yani?
Değil arkadaş…
O yüzden açık açık yazacağım: Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması yargıçların işgüzarlığından başka bir şey değil gibi görünüyor.
MİT TIR'ları haberi ilk kez Aydınlık'ta çıktı
Soruyorum: Eğer, Can Dündar ve Erdem Gül hukuken tutuklanmışsa, Aydınlık gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni neden tutuklanmadı?
Soruyorum: Cumhuriyet için işletilen hukuk, Aydınlık için neden işletilmedi?
Aklıevveller için söyleyeyim, Aydınlık gazetesini hedef falan göstermiyorum…
Bir çelişkiyi ortaya koymaya çalışıyorum.
7 Haziran seçimlerine ramak kala, 'MİT TIRLARI'nı gazetesinin manşetine taşıyan Can Dündar, her ne kadar “Cumhuriyet, 19 Ocak 2014’te ihbar üzerine durdurulan TIR’ların görüntülerine ulaştı” dese de…
'MİT TIR’larının görüntülerine ulaşan ve ilk kez yayınlayan gazete, Cumhuriyet değil Aydınlık’tı.
Cumhuriyet gazetesi, Paralel Örgüt’ün Erdoğan’ı kesin devireceğini düşündüğü ‘büyük turp’ meselesini, ikinci kez piyasaya süren bir taşerondan başka bir şey değildi.
Aydınlık Gazetesi, 'MİT TIRLARI’ durdurulduktan sadece birkaç gün sonra 21 Ocak 2014 günü ellerine tutuşturulan 'MİT TIRLARI’ görüntülerini gazetecilik kisvesi adı altında, bir gazetecilik başarısıymış gibi manşete taşıdı: “AYDINLIK MİT TIRLARININ FOTOĞRAFLARINA ULAŞTI” anonsuyla!
Aydınlık Gazetesinin manşeti de yaptığı haber de arşivlerde. Öyle uzağa gitmeye falan gerek yok. Girin Google’a... İnternetiniz hızlıysa 10 saniyenizi bile almıyor habere ulaşmak!
Aydınlık’ın haberinin üzerinden iki yıl geçmiş!
Tuhaf değil mi?
Aydınlık gazetesine bu manşet için soruşturma açıldı mı?
Aydınlık’ın yayın yönetmeni ve o manşetin sorumluları “casusluk” falan diyerek tutuklandılar mı?
Affınıza sığınıyorum, ancak ben bilmiyorum. Eğer bir dava açılmışsa dikkatimden kaçtığı için buradan sizlerden de yargıçlarımızdan da özür dileyeceğim.
Tekrar yazıyorum, kimsenin tutuklanmasını falan istemiyorum.
Cumhuriyet Gazetesi 'MİT TIRLARI'nı ikinci kez manşete taşıdığında da “Can Dündar, elbette yargı önüne çıkmalı ve bu haberi yayınlamakla neyi amaçladığını anlatmalı. Sadece yargıya değil bizlere de izah etmeli.
Ama asla tutuklanmamalı” diye yazmıştım.
(3 Haziran 2015 tarihli yazım: http://www.karar.com/elif-cakir/kopeksiz-koyde-degneksiz-dolasanlar )
Sahi sayın savcım, iddianame ne demekti?
Ben Can Dündar’ın tutuklanmasını isteyen savcının da, hatta tutuklanması gerektiğine karar veren hakimin de kendi vicdanlarında rahat olmadıklarını düşünüyorum.
Vicdanen nasıl rahat olabilirler ki?
Savcının “yorumlu iddianamesi” ortada.
Şimdi tonlarca hukuk kitabını ezberleyip yutmuş yılların tecrübeli savcısına “Sahi, sayın savcım iddianame ne demekti?” diye sormak ayıp olmaz mı?
Sayın savcı bilmiyor mu, iddianamenin “İsnat olunan suç ile suçlu arasında lehte ve aleyhte maddi deliller” içermek zorunda olduğunu.
Sayın savcı bilmiyor mu, tahminlerle, yorumlarla iddianame hazırlanmayacağını...
Ha, savcımız meşhur 'Azınlık Raporu' filminden etkilendiyse ve bu olayın ‘kurgu'sunun yazılıp filmi çekildiyse, ‘gerçek hayat’ta da neden olmasın diye düşünülüyorsa... Onu bilemem.
Değilse bu yaman çelişkiyi açıklamak, izah etmek durumundalar.
Sanırım, çok kıymetli yargıçlarımıza yalvarmamız gerekiyor: Lütfen hukuktan çıkmayın, adaletten şaşmayın, terazinizin ayarlarıyla oynamayın, diye...
Çok kıymetli yargıçlarımıza dostane hatırlatmalarda bulunmamız gerekiyor: Dışarıdaki amigolara aldırmayın, kulaklarınızı onlara kapatın, diye...
Zira o amigolar ki bugün çılgınlar gibi alkışlar, ‘aslansın’, ‘kaplansın’ tezahüratları yapar, gün batmadan bu kez de çılgınlar gibi yuhalar, lanetler, üzerinize basar giderler!
Bugün ‘hukuk kahramanı’ ilan edip savunur, yarın hiç acımadan dün verdiğiniz kararların nasıl da hukuk dışı kararlar olduğunu söyleyerek ‘hesap sorulsun’ diye parmaklarını sallarlar.
O amigolar ki onların bir elleri alkış tutmaya, diğer elleri de parmaklarını sallamaya ayarlıdır.
Bir dönemin 'kahraman yargıçları’nın, ‘Ben yaptım’ hukuk anlayışıyla verdikleri kararların bedelini ülkece ağır ödedik.
Dün, hukukta tali yollara sapan kahraman savcılar, bugün tali yollardan, yargıya veremeyecekleri hesaplardan dolayı çareyi kaçmakta buluyorlar.
O yüzden siz siz olun. Şartlar ne olursa olsun aman ha hukuktan sapmayın, adaletten şaşmayın ve merhametinizi yitirmeyin.