DÜN…
Dün dediysem 2003 öncesinde…
“Anayasaya rağmen” diye itiraz ettiğimizde.
Cuntacılara, statükocu yapıya, yasakçı zihniyete, ‘yazdığınız Anayasayla çelişiyorsunuz’ hatırlatması yapmış oluyorduk.
Zulmedenlere, kendi elleriyle yazdıkları yasaları, kanunları hatırlatıyorduk.
“Anayasaya rağmen” ihlal edilen hakların, özgürlüklerin hatırlatılması demekti.
“Anayasaya rağmen” yapılan hukuksuzluklar, hukuk ihlalleri demekti.
“Anayasaya rağmen” bu demekti.
Kötü bir şeydi. Hala kötü bir şey.
***
BUGÜN…
Eski Türkiye’de bıraktığımızı umduğumuz “Anayasaya rağmen” sözü ‘dokunulmazlıkları tek seferde kaldıran’ yasa tasarısı sebebiyle yeniden gündemimize girmiş durumda.
Oysa AK Parti’nin ‘geçmiş’ ve ‘şimdi’ mukayeselerinde kullandığı önemli argümanlardan birisi de ‘eski Türkiye’de hukukun ve adaletin ayaklar altına alındığı’, ‘Anayasada var olan özgürlüklerin Anayasaya rağmen kısıtlandığı’ idi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan daha düne kadar çıktığı her platformda ‘milletvekillerinin karga tulumba’ TBMM’den çıkartıldığı o günleri ‘milletin iradesine yapılan saygısızlık’ olarak nitelendirip, bunların müsebbibi olan ‘statükocu zihniyeti’, ‘bunlar, bunlar’ diyerek en sert söylemlerle eleştiriyordu.
TBMM’den ‘karga tulumba’ tutuklanarak çıkartılan milletvekilleri bugünkünden farklı bir suçla mı suçlanıyorlardı? Hayır.
Terörle mücadelenin en sert yılları değil miydi o dönem?
Peki, bugün ne fark eden, değişen nedir?
***
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına yönelik olarak bakışımda bugünde bir değişiklik yok.
Evet, Selahattin Demirtaş açıktan terör örgütü PKK’ya sahip çıktı.
Evet, HDP’li milletvekilleri hendek kazanlarla kol kola girdiler, destek verdiler.
HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlık zırhının arkasına sığınarak teröre verdikleri destek ortada. Terörist cenazelerinde döktükleri gözyaşları da…
Anayasa’ya göre bu suç mudur? Suçtur.
Ben dün yazdığımı bugün yine yazacağım. Keşke HDP’li milletvekillerinin cezasını Kürt halkı sandıkta verseydi. Onların fezlekesini Kürt halkı oylasaydı.
Ki Türkiye geçmişte bunu denedi. Partiler kapandı, milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı, daha da olmadı siyasete girmesi muhtemel olanlara bir şekilde ‘hukuki kılıflar’ uydurularak davalar açıldı. Siyaset yapma yasağı getirildi.
Hiçbir sonucun alınamadığı bütün bu tecrübeler ortadayken…
İktidar ve muhalefet partileri geçmişi iyi okuyarak adım atmak yerine… Topyekün birleşmişler “Anayasaya rağmen” dokunulmazlıkları kaldıracaklarını, “Anayasaya rağmen” destek vereceklerini açıklıyorlar.
Matah bir şeymiş gibi.
İktidar partisinden yetkililer çıkıp, yasa tasarılarının ‘özelliğini ve güzelliğini’ şöyle anlatabiliyor misal:
“Geçici Anayasa değişikliği ile, süre kaybını önlemek için Meclist’teki tüm süreçleri bir defalığına by-pass edeceğiz.”
Bir defalık hukuk katliamından, bir defalık özgürlüklerin yok sayılmasından, bir defalık adeletsizlikten hiçbir şeycik olmaz elbette.
***
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu çıkıp şu sözleri söyleyebiliyor misal:
“Bu yasa tasarısı Anayasaya aykırı ama olsun biz ‘Anayasaya rağmen” destek vereceğiz.”
“Anayasaya rağmen” vereceğiniz destekte elleriniz dert görmesin e mi Kemal Bey!!
Sinirlenmeyin daha bitmedi.
Beni asıl şaşırtan ise, yıllarca Adalet ve Anayasa Komisyonlarında başkanlık yapmış deneyimli siyasetçi Ahmet İyimaya’nın şu sözleri oldu:
“Milletvekilleri anayasa değişikliği oylamasında göstere göstere oy kullanabilir. Hiç engel yok Anayasa ihlal edilir ama.”
Biraz daha kafa yorulursa bence fire verilmemesi için daha süper öneriler bulunabilir. Ha gayret!
***
Öyle anlışılıyor ki “Anayasa’ya rağmen” paldır küldür, yokuş aşağı gidiyoruz.
Hep birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısının altında ‘dokunulmazlık’ adı altında düelloya dönüşmüş bir sürece tanıklık ediyoruz.
Allah da sonumuzu hayır etsin…
Yarın devam edeceğiz.