Yaklaşık bir yıldır “Erdoğan’ın hazırda tuttuğu parlamenter sisteme dönüş planı” olarak Ankara sokaklarında dolaşan “efsaneyi” dün Fatih Altaylı “Senaryo ve film” başlığı ile köşesine taşıdı.
Altaylı okurlarına hadiseyi şöyle anlattı:
“Biliyorsunuzdur, muhalefetin başkanlık sistemine geçişi sağlayan Anayasa değişikliği ile ilgili Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı itirazlar var.
Yüce Mahkeme bugüne kadar bu itirazları ele almadı, bu itiraz dosyalarının kapağını bile açmadı.
Ankara’daki yeni yazarların yeni senaryosuna göre iktidar partisindeki oy erimesinin devam etmesi halinde, AYM bu itirazları gündeme alacak ve kısa sürede karara bağlayacak.
Hal böyle olunca başkanlık sisteminden vazgeçmeyeceğini ilan etmiş olan iktidar partisi ‘Ne yapalım. Hukuk karşısında boynumuz kıldan ince’ diyerek yeniden parlamenter sisteme dönecek.
Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak kalacak ve hemen seçime gidilecek. Böylece AK Parti tek başına iktidar olmaya yetmeyen bir oranla ile olsa 1. parti çıkacak. Sistem parlamenter olduğu için de içinde İYİ Partinin de olabileceği bir koalisyon ihtimali ile AK Parti iktidarın parçası olacak. ”
Evet baştan şunu üzülerek söylemeliyim ki hakimler ve savcılar arasında bile bu senaryoyu ciddiye alanların sayısı az değil. İçinden geçtiğimiz konjonktürün tuhaflığı olsa gerek. Hukukun alaşağı edildiği bir ülke olunca ortaya böyle bir durum çıkıyor maalesef.
***
Altaylı yazısını “bu senaryodan bir film çıkar mı, izleyici toplar mı bilmem” diyerek bitirmiş.
Ancak bu senaryoyu köşesine taşıyan Altaylı ufak bir araştırma yapsaydı, bu tuhaf senaryonun üzerine keyifle betonu döker geçerdi.
Bu hazzı bana bıraktığı için buradan teşekkürlerimi iletiyorum kendisine.
Bir, Anayasa Mahkemesi’nin masasında böyle bir itiraz dosyası yok. Anayasa değişiklik paketi için Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusunda bulunma yetkisine sadece CHP sahip.
CHP’de o dönemde Anayasa Mahkemesi’ne gitmeyeceğini açıklamıştı. Dolayısıyla CHP başvurmadığına göre başka muhalefet partilerinin de yetkisi olmadığına göre AYM’nin önünde muhalefetin sümen altı edilen, bekletilen bir başvurusunun varlığından söz etmek doğru değil.
Peki, muhalefetin AYM’ye başvurusunun olduğu iddiası nereden çıktı?
***
Biliyorsunuz MHP ve AK Parti’nin Anayasa değişiklik paketi TBMM Genel Kurulu’nda oylaması sürerken CHP’nin anayasa değişlik paketini Anayasa Mahkemesi’ne götüreceği yönünde haberler çıktı. Muhalefetin AYM’ye itiraz başvurusunda bulunmuştu algısını oluşturan dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın şu açıklaması oldu: “Aynı tas aynı hamam. Bunlar vatandaşa gitmekten korkuyorlar. Vatandaşa güvenmiyorlar. Millete gitmek yerine mahkemenin yolunu tutuyorlar. Yine aynısını yapacaklar. Millet AVM’ye gidiyor, bunlar AYM’ye gidiyor.” (11 Şubat 2017)
Yıldırım’ın bu açıklamasını iktidara yakın medya organları “Millet AVM’ye gidiyor, CHP AYM’ye gidiyor” başlığı ile haberleştirdi.
Binali Yıldırım’ın bu sözlerini kocaman puntolarla haberleştiren medya organları CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamasını görmezden geldiler:
“Binali Yıldırım ve MHP lideri üzülecek biliyoruz ama biz Anayasa Mahkemesi’ne gitmiyoruz. Milletin iradesini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. Bu nedenle sandıkta kararın verileceği 16 Nisan’a kadar önümüzdeki 60 günü milletin hakemliğine emanet edeceğiz. İşte bunun için AYM’ye gitmeyeceğiz, başvurmayacağız. Bir kişi çıkıp “Meclis’i feshediyorum” diyebilir mi? Diyemez diyorsan gidip hayır diyeceksin kardeşim. Bakın bu yetki Mustafa Kemal Atatürk’e verilmemiştir arkadaşlar.” (14 Şubat 2017)
Ve CHP Anayasa Mahkemesi’ne gitmedi. Ben de CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu açıklaması ve kararı üzerine “CHP değişiyor mu?” başlıklı bir yazı kaleme aldım, CHP’yi bu kararından dolayı kutladım. CHP’nin bu tavrının kim ne derse desin ülkemiz için bir kazanım olduğunu yazmıştım.. (Karar, 21 Şubat 2017)
***
Ama ben yine de Altaylı’nın yazısı üzerine CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ve Aydın milletvekili hukukçu Bülent Tezcan’ı aradım.
Engin Altay “Bizim böyle bir başvurumuz yok ki Anayasa Mahkemesi olmayan başvuruyu nasıl değerlendirecek, karara bağlayacak. 2017 anayasa değişikliğini içeren paketi halka götürdük, sistemi anlattık ve kararı onlara bıraktık. İstedik ki milli irade karar versin. OHAL şartlarında anayasa değişikliğine gidildi. O yüzden biz bu Anayasa değişikliğinin meri ama meşru olmadığını söylüyoruz” dedi.
Bu senaryonun itibar edilir bir yanı olduğunu asla düşünmüyorum diyen Bülent Tezcan’ın söyledikleri şöyle: “Öncelikle bizim o dönemde AYM’ye yapılmış bir başvurumuzun olmadığını ifade edeyim. Bizim başvurumuz yok zaten CHP dışında da Meclis’te başvuru yetkisi olan parti yok. Dolayısıyla AYM’nin önünde iptal sonucunu doğuracak derdest bir dosya yok. Zaman zaman bu konuda bireysel başvuruların yapıldığı ve o bireysel başvurulara dayanarak AYM’nin iptal kararı vereceği söylentileri dolaşıyor. Ben böyle bir başvurunun varlığını bilmiyorum ancak bu husus bireysel başvurunun konusu değil. Bu nedenle AYM’nin bireysel başvuruya dayanarak iptal kararı vermesi de mümkün değil.”
***
CHP zaten AYM’ye başvurmamıştı. Nitekim Sayın Altan ve Tezcan da böyle bir başvuruda bulunmadıklarını tekrar teyit ediyorlar. Ancak Anayasa’nın 148. Maddesine göre Meclis’in 5’de 1’i yani 120 milletvekili bir araya gelerek Anayasa değişikliklerinin şekil bakımından denetlenmesini AYM’den isteyebilir.
Mümkün mü bu, evet mümkün. Diyelim ki hadi böyle bir seçeneğimiz olsun ve Meclis’ten 120 milletvekili bir araya gelmiş ve AYM’ye başvurmuş olsun…
Eski AYM Başkanı Haşim Kılıç’ı aradım, Fatih Altaylı’nın yazısını ve 120 milletvekili seçeneği senaryosunu sordum. Sayın Kılıç Anayasa’nın 148. Maddesine göre, AYM’nin “Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından” inceleyebileceğini, yani esasa bakamayacağını hatırlatarak şunları söyledi:
“Tamamen hayali bir senaryodan başka bir şey değil. Bir kere şuradan başlayalım. Anayasa Mahkemesi geçmişte her ne kadar Anayasa değişikliklerinin esasına girerek iptal kararı vermiş ise de Anayasa da açıkça anayasa değişikliklerinin ancak şekil bakımından Anayasa Mahkemesince denetlenebileceği öngörülmektedir.
Dolayısıyla AYM’ye böyle bir başvuruda bulunulmuş olsa bile AYM bu başvuruyu incelemeye alamaz. Ama hadi diyelim ki farzı muhal AYM esas bakımından incelemeye tabi tuttu ve iptal kararı verdi. Doğacak hukuki boşluk nasıl giderilecektir?
Çünkü AYM iptal kararı verdiği andan itibaren hukuki bir boşluk doğacaktır bu boşluğun giderilmesi de mümkün olmayacaktır. Başka bir anlatımla CB sistemi tamamen ortadan kalkacaktır. Parlamenter sisteme ilişkin eski hükümlerde yürürlükten kaldırıldığı için Anayasal dayanak ortadan kalkmış oluyor. Hükümetin TBMM’nin çalışması imkansız hale gelir.
Devam edelim. Kanunların iptali halinde doğan boşluklar için Anayasanın 153. maddesi var. 153. Madde diyor ki doğan hukuksal boşluğun giderilmesi için yasama organına en fazla bir yıla kadar süre verilir ve bu yolla boşluk giderilebilir. Ama anayasa değişikleri için böyle bir süre öngörülmüyor, hüküm yok yani.
Anayasa Mahkemesi anayasa değişikliklerini ancak şekil bakımından (teklif ve oylama nisabı gibi) inceleyebilir ve bununla sınırlıdır. Anayasa’da kanunların şekil ve esas yönünden denetlenebileceği açıkça belirtilmiş iken Anayasa değişikliklerinde sadece şekli denetimden bahsedilmektedir.
Anayasa’nın 149. Maddesinin 4. Fıkrası ise şekil bozukluğuna dayalı iptal davalarının mahkemece öncelikle incelenip karara bağlanacağı emredilmiştir. Dolayısıyla AYM şekil bakımından inceleyecek bile olsa 4 yıl boyunca beklemesi, dosyayı incelemeye almaması mümkün değil. Şekil bakımından bile olsa öncelikli olarak karar vermesi gerekiyordu.
Devam edelim: Hadi farz edelim AYM işin esasına girerek iptal etmek istedi bu kez de AYM’de en az 10 üyenin buna evet demesi gerekiyor. AYM 3’te 2 çoğunlukla bu kararı verebilir. Dolayısıyla konuşulan senaryonun tutar bir tarafı görünmüyor.”
***
Bir ülkede hukuk öldüğünde, devleti yönetenler gerçeklikle bağını kopardığında toplumda da işte böyle senaryolar türüyor ve maalesef senaryoyu satın alanlar da çıkıyor.
Bir hukuk devletinde ve hukuk kültürünün gelişmiş olduğu bir toplumda ne yargıdan böyle efsaneler beklenebilir ne de toplumda böyle efsaneler yayılır.
Hukuk devleti kavramının neresindeyiz, hukuk kültürümüz ne durumda; görüyorsunuz!