2023 seçimleri muhalefet partileri için çantada keklik değil ancak iktidar için hiç değil.
AK Parti’nin işi bu kez gerçekten zor; iktidara yakın anket sonuçlarında bile artık AK Parti’nin birinci parti olmadığını, kemik oylarının bile erimeye başladığını gösteriyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kimin aday olacağı konusunun önemi de eskisine göre azalıyor; çünkü anketlerde tüm adaylar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önünde gözüküyor.
Nitekim iktidara yakın kalemler de artık AK Parti’deki erimenin ciddi bir sorun olduğunu kabulleniyorlar. AK Parti’ye 2023 seçimlerini kazandıracak stratejiler üzerine kafa yoruyorlar, buldukları çözüm önerilerini kapalı kapılar ardında değil açıktan dile getiriyorlar.
Bu bağlamda iktidarı destekleyen en önemli kalemlerden Prof. Burhaneddin Duran’ın “AK Parti’nin gücü ve geleceği” başlıklı yazısı önemliydi, çünkü Prof. Duran ciddiye alınması gereken bir isimdir.
AK Parti’nin 2023 seçimlerinde yeni bir sınava tabi tutulacağını söyleyen Prof. Duran’a göre Erdoğan seçimleri kazanmak için şunları yapmalı:
“İktidardaki yıpranmasını, hatalarını ve yapamadıklarını seçmene anlatmanın yolunu bulmak ve yeni bir güçlü destek almak zorunda. Dış politika ve güvenlik konularında gösterdiği başarıyı içeride kapsayıcı politikalar üreterek ve yenilenmeye devam ederek göstermesi gerekiyor. Bu yenilenme çabasını Kürtler, merkez sağ seçmen, küskün muhafazakârlar ve gençlere anlatmakta gayretli olmalı. Hayat pahalılığıyla mücadele ve gelir dağılımı meselelerine odaklanacak mikro politikalar geliştirmeli.”
Sayın Duran’a samimiyetle sormak isterim: AK Parti’nin sahiden bir yenilenme çabası var mı? Böyle bir çaba içine girse bile seçim taktiği olmanın ötesinde, inandırıcı olabilir mi? Durumunu düzeltebilir mi?
Sayın Duran AK Parti “Kürtlere, merkez sağ seçmen, küskün muhafazakarlar ve gençlere” kendini yenilenme çabasını anlatmalı diyor?
Bu tespitin ortaya koyduğu gerçek AK Parti’nin bu kesimleri kaybettiğidir. Kaybettiği bu kesimleri yeniden kazanabilir mi? Daha önemlisi neleri anlatarak ikna edebilir? Ortaya süreceği hangi haklı gerekçelerle bu kesimleri yeniden kazanabilir?
***
Evvela şu soruları ortaya koymak lazım: Erdoğan geçmişte hangi politikalarla “Kürtleri, merkez sağı, küskün muhafazakarları, gençleri” kazanmış, hangi sebeplerden kaybetmiştir? Erdoğan yeniden “fabrika ayarları”nın Erdoğan’ı olabilecek mi? Kendi geçmişine dönebilecek,
Başarılarını birlikte sağladığı, sonra tasfiye ettiği eski arkadaşlarını yanına alabilecek mi, bunu içine sindirebilecek mi?..
Kaybettiği merkez sağ kazanmak istiyorsa, “nass var nas… Haçlı ititfakı… Yedi düvel… hain muhalefet” söylemini bırakıp mesela Turgut Özal gibi veya partinin kuruluşundaki Erdoğan gibi konuşmaya başlayabilecek mi? Yine eskisi gibi “din üzerinden siyasete karşıyız” diyebilecek mi? (10 Ocak 2004)
Piyasa ekonomisinin kurumlarını serbestliğini içine sindirecek mi? Özal gibi faizi piyasaya bırakacak, özgünlükleri içine sindirecek mı?..
Bunları yapmadan nasıl merkez sağa açılabilir?
***
Yine soralım: Erdoğan içeride kapsayıcı politikalar üretebilir mi?
Prof. Duran’ın bu tespitlerini siyasal iletişim uzmanı İbrahim Uslu’ya sordum. AK Parti’nin kaybettiği bu kesimleri yeniden kazanmasının artık mümkün olmadığını söyleyen Sayın Uslu, 2015 yılındaki 5 Haziran ve 1 Kasım seçimlerini hatırlatarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“AK Parti’nin sorunu sadece bu kitleler değil, daha önemli sorunları var. Bir kere AK Parti’den kopma süreci 7 Haziran seçimleriyle başladı. 1 Kasım seçimleri arada yaşanan sorunlara seçmenin verdiği bir tepkiydi. Çünkü muhalefet partileri seçmenin elinden iktidar seçeneğini aldılar, yani MHP ve HDP’yi kastediyorum. 7 Haziran seçimlerinden koalisyon seçeneği çıkmıştı, bu iki parti kalktılar ve “biz koalisyon ortağı olmayacağız” dediler bunun anlamı şu, biz ülkenin hükümetsiz kalmasını istiyoruz, ülke hükümetsiz kalsa bile hükümet ortağı olmayacağız dediler.”
İbrahim Uslu, iktidar boşluğunda yaşanan terör dalgasının seçmenin tedirginliğinin üzerine tuz biber ektiğini, AK Parti’den kopan seçmenin 1 Kasım’da mecburen döndüğünü söylüyor:
“1 Kasım seçiminden hemen sonra yaptığımız çalışmaya göre, AK Parti’nin aldığı yüzde 50’nin 17’si AK Partiyi başarılı bulmadığı halde oy vermişti. Bu kitlenin AK Parti’den kopacağı belliydi ve nitekim referandumda koptular.”
Uslu’ya “Peki kimdi bunlar?” diye sordum, şöyle anlattı:
“Ben o dönemde bu kitleyi beyaz sağcılar olarak isimlendirmiştim. Bu kitlenin ortak özelliği şöyleydi, metropollerde yaşıyor, 40 yaşının altında, iyi eğitimli, ortalamanın üstünde gelir seviyesine sahip muhafazakarlardı.
AK Parti şöyle düşünüyordu, bu kitle referandumda hayır oyu verse bile ilk genel seçimde geri döner. Ama öyle olmadı.
AK Parti bu kitlenin kopuşunu yerel seçimlerde tam olarak gördü.
Çünkü bu kitlenin büyük kısmı muhalefetin ortak adaylarına oy verdi bu nedenle Ak Parti büyükşehirlerde kaybetti, hezimet yaşadı.
Dolayısıyla AK Parti, kendisinden kopan bu parçayı, yani bu şehirli muhafazakarları kazanmasının yolu iki şeyden geçiyor: Bunlardan birincisi ekonomik koşullar, ama bundan daha önemlisi demokrasi, hukuk devletinin tesisi ve özgürlükler. Bu kitle ekonomik kriz nedeniyle değil getirilen başkanlık sisteminin neden olduğu otoriterlik riski nedeniyle Ak Parti’den koptu. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomiyi düzeltse bile beyaz muhafazakar sağ seçmen kitlesini kazanması için asıl başka adımlar atması gerekiyor.
Bu adımları atamayacağını biliyoruz. Nereden? 2021’nin başında ciddi ciddi reformlar yapacağını duyurdu ama tek bir adım atmadı.”
Uslu’ya göre gençler AK Parti’ye 20 yıllık iktidarı boyunca zaten oy vermediler:
“Gençler AK Partiye hiçbir zaman oy vermediler. Daha doğru bir ifade ile gençlerden aldığı oy oranı Türkiye ortalamasının her zaman altındaydı, gerisindeydi. Şöyle örnek vereyim, AK Parti 2011 seçimlerinde yüzde 50 civarında oy aldığında gençlerdeki oy ortalaması yüzde 38’di.
2018’de Türkiye ortalaması yüzde 42.5 iken gençlerdeki oy ortalaması yüzde 30’un altındaydı.
Kürt seçmenlere gelince, Kürtler duygusal olarak çoktan kopup gittiler. AK Parti 2015’e kadar Kürlerin birinci partisiyken şimdi artık 3. partisi. Dolayısıyla bu duygusal mesafeyi kapaması bugünden seçime mümkün gözükmüyor. MHP ve Büyük Birlik Partisiyle iş birliği yapıp aynı zamanda da Kürtlerin gönlünü kazanması düşündüğü kadar kolay değil.”
***
Duran “muhalefetin dağınık halinin AK Parti” için büyük bir şans olduğunu söylüyor. Duran haklı, muhalefet dağınık duruyor ancak AK Parti’ye şans olsa bile bu yeterli bir şans olmayacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, nereye elini atsa elinde kalacak bir gerçekler tablosu oluşturdu. Sorun bir değil, iki değil, üç değil…
Zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aleyhine olarak daralıyor. Yüzde 80’e çıkmış enflasyon, işsizlik, maddi manevi değerlerde yaşanan çöküntü.
Hangi birini düzeltebilir. Kürtlere ne diyebilir? Çözüm sürecinin neden rafa kalktığını nasıl anlatabilir? Hangi haklı gerekçeyi söyleyebilir?
Evine ekmek götüremeyecek duruma gelmiş vatandaşı hangi hamasi sözlerle ikna edebilir?
Gençlere ne diyebilir?
Dini değerler alt üst olmuş, AK Parti’de bambaşka bir aile fotoğrafı ortaya çıkmış, muhafazakar dindar kitleyi hangi dini söylemlerle ikna edebilir?