Kanunun yok sayıldığı, mahkemelerin adil yargılama ilkesini bir kenara koyduğu, hukukun hiçe sayılarak kararlar verdiği, işkencelerin olduğu, inanç hürriyetinin yok sayıldığı o günleri unutmadık. Ancak 28 Şubat’ın sene-i devriyesinde o günlerin çok geride kaldığını görüyoruz.”
“28 Şubat bin yıl sürecek diyenleri artık kimse anmıyor. 28 Şubat döneminde yaşanan haksızlıkları, hukuk dışı yollara sapıldığını, demokrasi dışı yollarla iktidar değişikliği yapıldığını hep birlikte yaşadık. Gün geldi darbeciler, vesayetçiler hesap verdi, hukuk galebe çalmıştır.”
“Demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçen o günler geride kaldı. Milletin gönlünü inciten o karanlık günler artık tarih oldu.”
“28 Şubat gibi üzüntü veren tarihler artık geride kaldı. Bin yıl sürecek denilen o günler kısa sürede tarihin derinliklerinde kaybolup gitti. Türkiye, önceki anti- demokratik müdahalelerde olduğu gibi 28 Şubat’ın da üstesinden geldi. Yaralarımızı sardık. Mağduriyetleri giderdik.”
Bu sözler kime mi ait. Hiç önemli değil.
Zira, 28 Şubat post modern darbesinin bir sene-i devriyesinde daha, siyasetçisinden gazetecisine, özellikle da 28 Şubat soğuğunu en sert şekilde hisseden isimlerden, “geçti geçti” diyen konuşmalar duyacağız. Hatta söyleyeceğiz.
Türkiye’yi bir elli yıl daha geriye götüren o karanlık günler...
O günlerin en unutulmaz sahnelerinden biri yargı mensuplarının ‘düğün dernek kutlama’ havasında, ellerine sanki ‘cennete girmek için işte yapacaklarınız’ listesi tutuşturulmuş gibi gibi Genel Kurmay Başkanlığı’ndan aldıkları brifingdi.
Hatırlıyorsunuz değil mi? Ankara hakimleri ve savcılar ve yüksek mahkeme üyelerinin büyük bir çoğunluğu Genel Kurmaya gittiği o brifingin utanç verici fotoğrafını...
1635 asker ‘irtica’ suçlamasıyla TSK’dan atıldı. 1997 2001 tarihleri arasında üç binin üzerinde öğretmenin görevine son verilirken, 11890 öğretmen kılık kıyafet fişlemeleri nedeniyle disiplin cezası aldı. 3271 öğretmen hakkında disiplin soruşturması açıldı. 2639 kamu personeli, 418 öğretim üyesi ve 949 öğretmen MİT tarafından irticacı olarak fişlendi. Daha trajik olanı ise 396 Diyanet personelinin irticacı gerekçesiyle disiplin cezasına uğramasıydı.
28 Şubat darbecilerine en büyük destek yargıdan geldi elbette. Genel Kurmay’dan brifing alan, darbeye destek sözü veren “yargıçlar” hukuku bir kenara bırakarak ellerini kollarını hukuk cinayetleri işlemek için sıvadılar.
O kadar fütursuzca hukuksuzluklara imza attılar ki, öyle umarsızca kararttılar ki hayatları, vicdanları sızlamadı tamam da zahmet etme gereği bile duymadılar...
Mesala, evinin önünde okula gitmek için servis beklerken kaçırılan çocuğun faili olarak gözaltına alınan ve hakkında ‘çocuk kaçırmaktan’ dava açılan birisinin, oto hırsızlığı ile gözaltına alınan ve soruşturması devam eden birisinin ‘İslami Hareket Örgütü” üyesi olduğuna hükmettiler. Adi suçtan gözaltına alınanlar, hakim karşısında ‘cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, başka bir düzeni getirmek’ suçu ile yargılandılar.
Üniversite sınavına hazırlık için Batman’dan İzmir’e giden ve orada polisler tarafından gözaltına alınan, neden gözaltına alındığını daha bilemeden, mahkemeye “İslami Hareket Örgütü” suçlaması ile çıkartılan Abdülselam Durmaz’ın hikayesi bile yaşanan nasıl bir vahşet işlendiğinin en güzel örneği.
Öldürme, gasp, yaralama, hırsızlık gibi suçlardan içeride yatanlar, haklarında soruşturma açılanlar bir anda kendilerini Devlet Güvenlik Mahkemelerinde buldular.
Bugün geldiğimiz süreçte, 28 Şubat’ın antidemokratik uygulamalarına son verildi, kat sayı sorunu bitti, başörtüsü zulmü sona erdi, dahası 28 Şubat’ın gadrine uğrayan, sillesini yiyen öğretmen, akademisyen, hakim savcı, siyasetçi kim varsa bugün her birisi bir yerlere geldiler.
Mevzuatlardaki antidemokratik pek çok madde kaldırıldı, düzeltildi.
28 Şubat döneminde yaşanan başörtüsü zulmünün sembolleri olan Leyla Şahin, Fatma Benli gibi isimler Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Meclis’ten kovulan Merve Kavakçı bugün Türkiye Cumhuriyeti Devletinin diplomatı, kardeşi Ravza Kavakçı milletvekili.
28 Şubat döneminde gadre uğrayan yargıçlar bugün ya yargı kurumunda itibarlı yerlerdeler ya da Meclisteler.
Fakat, 28 Şubat darbecilerinin içeriye attığı, 22 yıldır haksız yere içeride yatan 500’e yakın kişinin mağduriyetleri devam ediyor. 28 Şubat bu 500’e yakın mağdur için bitmedi hala devam ediyor.
Altan Tan milletvekilliği döneminde 2012 yılında Meclis’e 28 Şubat 1997 yargı kararlarının iptal edilmesi ve yeniden yargılanma yolunun açılması için Meclis Araştırması açılmasını talep eden bir önerge verdi, yine 2013 yılında TBMM’ye “28 Şubat yargı kararlarının iptal edilmesi” hakkında kanun teklifi verdi. 28 Şubat mağdurlarının sayısını yine Altan Tan’ın yaptığı basın toplantısı neticesinde öğrendik.
2016 yılında TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı olan AK Parti milletvekili Mustafa Yeneroğlu, 28 Şubat mağduriyetlerinin tespit edilmesi için bir alt komisyon kurulacağını açıkladı. (26 Şubat 2016) Hatta komisyon kuruldu çalışmaya başladığı yönünde haberler çıktı.
Bugün ortaya çıktı ki, dün 28 Şubat’ta, anayasal düzeni yıkmak suçuyla müebbet cezası veren yargıç bugün FETÖ üyesi olmaktan mahkum edilmiş durumda ve müebbet verdiği mağdur ile cezaevinde yan yanalar.
Ben bu yazıyı neden yazdım?
90 gün sonra bir sonraki 28 Şubat darbesinin sene-i devriyesinde bu kez gerçekten alnımız ak bir şekilde 28 Şubat geride kaldı diyebilelim için yazdım.
Çünkü büyük haksızlık hele de bu dönemde.
Zira...
Bugün 28 Şubat’ın mağduruyum diyen pek çok isim itibarlı koltuklarda iken, daha da kötüsü 28 Şubat’ın gadrine uğrayan hakimler savcılar bugün yargıda karar mercilerinde yer alırken...
28 Şubat darbecileri yargı önüne çıkmışken, darbe yanlısı yargıçların mahkum ettiği kimi kimsesi olmayan garibanların hala 28 Şubat mağduru olarak içeride yatıyor olması vicdanları sızlatmıyor mu?
Üstelik 22 yıldır yok yere içeride yatan mağdurların tek bir talebi var: Yeniden yargılanmak. Affedilmek istemiyorlar.