Bir kitap sitesinde bir yazarla ilgili “ürettiği kitaplar” ibaresini görünce bende şafak attı.
Üretim bitki ve hayvanlardan ürün elde etme, bir şey hâsıl etme, yani “istihsal” karşılığı olan bir kelime. Son zamanlarda belirli faaliyet ve işlemler sonucu yeni bir mal veya hizmet meydana getirme, yapma, yapım, imâl, imâlat karşılığı olarak da kullanılıyor. İki anlamı tek kelime ile karşıladık, hadi bakalım!
Kitap üretilir mi?
Lâf üretilirse, dedikodu üretilirse, kitap da üretilebilir. (Burada üretmek çoğaltmak demektir).
Kitap yazılır, bu “telif”tir, eserdir; telif bir “ibda”dır, yani “yaratma”. (Tabiî bu “yaratma”yı Allah’ın yaratması ile karıştırmamak lâzım, O Müminun 14’e göre “yaratanların en güzeli”dir) Başkaca, kitap hazırlanır, tasnif edilir, derlenir, tertiplenir, tercüme edilir, sadeleştirilir.
Türkçenin sefaleti mi, yoksa türkçeci geçinenlerin yol açtığı rezalet mi? Bulduk bir kelime, muz niyetine ye babam ye!
Kitabın üreticisi kim? Yazar mı, yayıncı mı? Yazar müelliftir, yayıncı müellifin, musannifin, mütercimin…kitabını yayınlar. Yani, kitap yayınlanır!
“Her gün 7 bin adet maske üretiyorlar! Otomobil fabrikası motor üretimine geçti. Maden ocağında günlük 19 ton gümüş üretiliyor! Domates üretimi yaz aylarında artıyor! Tavuk üretiminde düşüş var! Film üretimimiz geçen yıldan fazla…”
Böylece üretim istihsali, imâlatı aşarak yapma-yapım, hatta çıkarma anlamlarını da ihtiva edecek şekilde kullanılıyor. “Bunda ne kötülük var?” denilebilir.
Eğer anlamı önemsemiyorsanız, mesele yok.
Birçok şeyi tek kelime ile ifadenin yol açtığı kısırlıktan rahatsız olmuyorsanız, dert değil. Adam “üreticiyim” diyor.
Çiftçi, buğday ziraati yapıyor: Kelime tam yerinde!
Büyük veya küçük baş hayvan yetiştiriyor. Ona da üretici deniyor. Pek oturmadı ama, hadi neyse. İşte bu üreticiler, yani müstahsiller, yetiştiriciler başımızın tacı. “Hakiki müstahsil olan köylüler efendimiz” ya, işte bu.
Gelelim diğer “üretici”ye. Bu da çorap üreticisi veya demir üreticisi. Buna biz imâlatçı derdik. Bunlar ham maddeler işlenerek yapılıyor. Buna imâl veya imâlat diyoruz.
Hadi bunlara da her şeye rağmen “üretici” diyelim!
Ya “ben de üreticiyim, demir madeni üretiyorum” diyeni ne yapacağız?
Maden çıkarmak ne istihsaldir ne de imâlat. Yer altında bekleyen madeni günyüzüne çıkarmaktır, bunu yapan kişiye üretici değil, dense dense işletmeci denir. Maden işletilir, sonra da işlenir!
Üretici bir de bakmışsınız, yapımcı oluveriyor. Film yapılır, beste yapılır/ bağlanır, resim çizilir, heykel yontulur üretilmez… Hele sanat eserlerine “ürün” demek ne kadar abes! Bunlarda elbette bir yapım safhası var, fakat ortaya konulan eser bir ibdadır.
Şu başlıktan ne anlamalıyız? “Bilimsel üretimde İran Türkiye’yi geçti.”
İlmin verileri kullanılarak yapılan bir “üretim”den veya “imâlat”tan mı söz ediliyor?
İlim üretilir mi? İlim yapılır! Bu nasıl tezahür eder? Ortaya çıkan bilgiler, yorumlar, fikirler makale veya kitap halinde yayınlanır, ilim âleminin ve okuyanların istifadesine sunulur. İlim adamı ilim yapar, ilim üretmez! Bu arada, bazı keşifler, icatlar yapmış olabilir.
Ya ilim/bilim yapamayanlar ne yapar? Onlar da ilim tüketir!