Birçok dostumu Dil Kurumu Başkanı’nı tanımadığıma, adını dahi duymadığıma, inandıramadım. Sanki mecburiyetmiş gibi! Aslında dostlarımın haklı tarafı var: Daha önceki TDK başkanlarını biliyor ve tanıyordum. Bu sahada behresi olan değerli şahsiyetlerdi. Kurum başkanı olarak yapıp ettikleri ayrı mesele. Hadi şimdiki başkanı tanımamamız bizim nakîsemiz olsun!
Geçenlerde başkan güya “Türkçe en iyi dönemini yaşıyor” demiş. Doğrusu bunu teyid edemedim. Fakat, Anadolu Ajansı’na, TDK’nın 1945’ten beri yayımlanan Türkçe Sözlüğü’nün Türkçe’nin en güvenilir, en gelişmiş ve en güncel sözlüğü olduğunu söylemiş!
İşte burada duralım: Sayın Başkan! Övdüğün sözlüğü Allah rızası için eline al bir karıştır. “Oku” diyeceğim, ama o zor! Övülen sözlüğün bütün baskılarına sahibim, 1945 baskısı ile son (11. Baskı) arasında epey fark var. İlk baskı ve takip eden baskılardaki ideolojik yaklaşımlarla ilgili olarak Bir Lügat Bulamadım ve Devlet Sözlük Yazar mı? Kitaplarımı -min gayri haddin- tavsiye ediyorum. Son baskı ile ilgili de bir hayli yazdım. Bunlardan birini biraz kısaltarak, bayram münasebetiyle “teberrüken” okuyucularıma arz ediyorum.
“Flaş” İnglizce “parıltı, şimşek” demek. Bu anlamıyla kelimenin dilimize geçmesi beklenemez elbette. Teknolojik bir buluş bu kelimeyi dilimize soktu. “Fotoğraf çekmeye uygun ışık sağlayan bir cihaz” olarak dilimize girdi “flaş”. Fotoğraf makineleri ile eşzamanlı çalışan ışık saçan cihazlar 1949’dan sonra yaygınlaşmaya başlamış. On yıl sonra, Türkçe Sözlük’ün 1959’da yapılan 3. baskısında kelimeyi buluyoruz. Tahmin edilebileceği gibi, kelime sözlükte İngilizce imlâsı ile, yani “flash” olarak yer almıyor…
Sözlüğün bu baskısında hepimizin çok âşina olduğu bir kelime daha var: “Kokakola”! Hayret ender hayret! Bu kelimenin ne işi var Türkçe Sözlük’te? Amerikancılığın tavan yaptığı yıllar! TDK Sözlüğü de modaya kapılmış, bir firmanın adını taşıyan içeceği sözlük maddesi yapmış! İnsanın “reklam aldılar da ondan!” diyeceği geliyor! Tabiî ki, TDK sözlüğünün sonraki baskılarında böyle bir kelime bulamazsınız.
Türkiye “kola” denilen içecekle 1950’lerde tanıştı. Hatta onunla ilgili fıkralar üretildi. Bir delikanlı çay bahçesine gidiyor ve “coca cola” istiyor. Bilgiç garson düzeltiyor: “Galiba ‘koka kola’ demek istediniz!” “Hayır” diyor delikanlı, “Coca cola!” Sonra şöyle bir açıklama getiriyor: “Benim adım Cevat. Eğer ona ‘koka kola’ dersem, bir gün bana da ‘Kavat’ demeye kalkarlar!”
Anlaşılacağı üzere, konumuz yabancı dillerden geçen kelimelerin nasıl yazılacağı. Son yıllara kadar pek tereddüt yoktu: Nasıl okunuyorsa öyle! Fakat son yıllarda “flaş” gibi yerleşmiş kelimeler dâhil, birçok yabancı kelime okunduğu gibi değil, kaynak dildeki gibi yazılıyor. Bu her ne kadar böyle ise de sözlükler kaideye riayet ediyordu. Evet “ediyor-du”!
Bu konuya “flaş”tan girişimizin sebebi “flaş bir giriş” yapmak değil! Bilgisayar âleminde son yıllarda yaygınlaşan, ufak tefek ama raflar dolusu kitap yüklenebilen “flaş bellek”in sözlükte yer alıp almadığına bakmak. Bunun için TDK sözlüğünün 11. baskısını karıştırırken, “flaş”tan önce “flashback” ile karşılaşmayayım mı? “Flaş çaktı” mı desem, “şafak attı” mı desem bilmiyorum!
Erbabının malûmu, “flaşbek” geri dönüş anlamında bir sinemacılık terimi. Daha önce Kurum dilimize imlâsıyla musallat olmak isteyen kelimeleri Yabancı Kelimelere Karşılıklar Sözlüğü’ne alırdı. Nitekim orada da var ve “İngilizcedeki imlâsı ve telaffuzu ile dilimize sokulmaya çalışıldığı” belirtiliyor!
Şimdi kelime resmî sözlüğümüze ingilizcedeki imlâsıyla alınmışsa, bunu nasıl yorumlamalı? Yani “düşman içimizde, dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak için kurulmuş teşkilatımızda” diyebilir miyiz?
Tabii “flasback” Türkçe Sözlük’ün son baskısına kaynak dildeki imlâsıyla giren tek unsur değil. Tamamını taramadım, ama başlardan biraz örnek vereyim: Change, chat, check-in, check-out, check-point, check-up, chip-card… anlayacağınız “Türkçe Sözlük” nam eserde bunlardan yüzlerce, belki binlerce var. Madem iddia sahibisiniz, “Türk Dil Kurumu”sunuz, bunun arkasında durun! Sözlüğe aldığınız kelimeleri okunduğu şekilde yazmak ilkesini asla bir yana bırakmayın!
Şimdi bu birkaç kelimeye bakalım. Bugün chat (çet), chek-up (çekap) günlük hayatta yaygın olarak kullanılıyor. Bunları okunduğu şekliyle sözlüğe almak gerekebilir. (Nitekim, “çekap” 1998 baskısında var. Bu geriye dönüş neden?) Change, check-in, check-point vs. ise türkçe ibarelerin altına İngilizceleri olarak yazılıyor. Bunların Türkçe sözlüğe böylece girmesi doğru mudur? Eğer bu doğruysa, tehlike anında çıkılacak yeri belirtmek üzere “çıkış”la birlikte yazılan “exit”i de alalım!
Böyle uydurma Türk Dil Kurumu olur mu?
Dürüst olalım: “Türkçe Sözlük” değil, “Turkish Lexicon” yazalım olsun bitsin!