Cengiz Aytmatov, Türk dünyasının zihin kodlarına işleyen bir konuyu Gün Olur Asra Bedel romanında kavramlaştırdı: Mankurtlaşma!
Bu kavramlaştırma onu alelade bir romancının ötesinde, bilge bir edip olarak hafızamıza yerleştirdi.
Köleleştirilerek kendi halkına karşı kullanılmak istenen kişinin kazınmış başına ıslak deve derisi sarılır ve böylece elleri kolları bağlı olarak kızgın güneşe bırakılır… Deve derisi kurudukça kafatasını sıkar ve beyni küçültür. Böyle bir kişi sadece emirleri yerine getiren bir köle hâline gelir…
Gün Olur Asra Bedel’de yazar geçmişle romanın yazıldığı zaman arasında sürekli gider gelir. Dün aslında bugündür! Nayman Ana, mankurtlaştırılan oğlunu kurtarmak için umutsuz bir mücadele içindedir. Mankurtlaşan oğlu artık onu tanıyacak ve sözünü dinleyecek durumda değildir, bir ok darbesiyle kendisini kurtarmak isteyen annesini öldürür...
Mankurtlaştırılmak için ille de kafasına ıslak deve derisi sarılmak gerekmez. Fizikî mankurtlaştırma bir efsane olabilir, manevisi ise her an yaşanabilecek bir gerçekliktir.
15 Temuz tam mânasıyla bir mankurt darbesidir.
En çok sorulan sorular belli: Yıllarca ordunun içinde bulunan, yüksek rütbelere erişen bu gafiller nasıl kendi silah arkadaşlarına saldırır? Genelkurmay Başkanı’nın en yakınında bulunan, mahremiyet dairesine giren ve bu anlamda evladı mesabesinde olan özel kalemi, yaverleri nasıl ona ihanet eder?
Düne kadar Cumhurbaşkanı’nın yanında resim veren ve elbette görevi sadece resim vermek olmayan yaverleri ihanet şebekesinin emirlerini neden dinler?
Sorular daha genelleştirilebilir: Asker güvenlik konusunda işbirliği içinde olması gerekirken polis teşkilatına neden operasyon yapar ve çok sayıda emniyet mensubunu öldürür?
Daha öteye gidelim: Silahsız halka ateş edip masum vatandaşları neden katleder?
Mankurt, sadece sahibinin emirlerini yerine getiren bir köledir. Ne ana, ne baba, ne kardeş ve de vatan, millet tanır. Sadece ve sadece verilen emirleri dinler, buyruklara itaat eder. Muhakeme yapamaz, iyiyi doğruyu tefrik edemez.
Cengiz Aytmatov, mankurt efsanesini gününe getirir: Nayman Ana'nın gömüldüğü mezarlık Ruslar tarafından uzay üssü yapılmıştır. Kazgangap buraya gömülmesini vasiyet etmiştir, oğlu Sabitcan ise babasının cenazesine zorla gelmiş; bir an önce törenin bitmesini istemektedir. Üsse yaklaşan cenaze alayını durduran nöbetçiler, buranın askerî bölge olduğunu söylerler.
Nöbetçi subay Kırgız kökenli bir delikanlıdır. İlk sözü: "Yoldaş, Rusça konuş" olur...
Darbeyi savuşturduk, elhamdülillah! Esas olan mankurtlaşmanın zeminlerini kurutmaktır. İrademizin sahibi olacağız, hür düşüneceğiz, fiilimizin yönünü kendimiz tayin edeceğiz. Gerektiğinden isyan hakkımızı kullanacağız. (Darbe sonrası, sıcağı sıcağına yazılmıştır).