Her pandemi kelimesi geçtikçe, her izolasyon denildikçe, filyasyon ekipleri oldukça sorulacak bu soru.
Cevabını vermekte zorlandığım bir soru elbette. “Var” desem, soruyu soran “neden işini yapmıyor, türkçe elden gidiyor!” diyor. “Yok” desem, devletin bir kurumunun inkârı demektir, bu da devlete riayetsizlik olur!
“Elektrik kurumu” işini yapmasa, elektrikler kesilir ve kurum telefon ve mesaj yağmuruna tutulur. Kimse karanlıkta kalmak istemez. Dil Kurumu işini yapmasa ne olur? Hiçbir şey olmaz! Bütçesi her yıl yenilenir, vakti gelen memurlar emekli edilir, yerine yenileri alınır ve başkanı süresi dolunca ya bir başkası tayin edilir ya da eskisi bir dönem daha devam eder.
Bürokrasi çarkı işler, raporlar tanzim edilir, Meclis’te bütçe görüşmelerinde şu meblağın şu kadarı personele, su kadarı onarım bakım işlerine ve şu kadarı da yayın işlerine harcandı, denilir…
Ölçülebilir olanlar bunlardır.
Yaşayan bir dil olarak türkçeyi kullananların dünyada olup bitenlerden haberdar olmaması mümkün değildir. Yeni bilgiler, yeni icadlar, keşifler ve modalar, akımlar… yeni kelimelerle gelir. Bu kelimelerin gümrükten geçmek mecburiyeti yoktur! Fakat varsa, Dil Kurumu’nun süzgecinden geçmesi gerekir. Bu demektir ki kurumda, böyle bir faal kısım olmalıdır. Hayatımıza elini kolunu sallıyarak karışan kelimelerle ilgilenecek, onlara makul, mantıklı ve türkçenin tabiatına uygun karşılıklar bulacak bir ekip.
Bu yoksa, Kurum yok demektir!
“Efendim, Kurum aylık dergi yayınlıyor, yıllık bilimsel dergi çıkarıyor, her yıl şu kadar kitap bastırıyor…”
O zaman kurumun adını doğru koymak gerekir: Türk Dili Yayın Kurumu. Orta kıratta bir dergi yayınlar; bazıları ilgili, bazıları ilgisiz kitaplar çıkarır, geçinir gider.
Kurum kapatılsa ne olur? Sadece bu yayınlardan mahrum kalırız ki onların işe yarayanlarını ilgili yayınevleri daha güzel şekilde yayınlar!
Dil Kurumu, türkçenin gidişatından kendini mes’ul tutan bir kurum olmalıdır.
Şu salgın günlerinde, virüsmüşcesine dilimize musallat olan kelimelerle ilgili Kurum’un bir şey yaptığını duydunuz mu?
Hiç olmazsa bir açıklama?
Türkiye ilk defa bir salgınla karşı karşıya kalmıyor, ülkemize ne kıranlar girdi. Tıp ilminde de yeni değiliz. Bizim edebiyat dilimiz olduğu gibi, bir de tıp dilimiz var. Sürü halinde zihnimize hücum eden bu kelimelerin türkçe karşılıkları var. Kurum yetkilileri bu konuları derd ediyor mu acaba?
Derd etmiyorlarsa, orada ne işleri var?
Daha ötesi: Türk Dil Kurumu’na ne lüzum var?