Doğu Türkistan Türkleri çok yönlü bir soykırıma maruz bırakılıyorlar. Bir taraftan bedenleri yok etme zulümleri, kim bilir kaç insan böylece katledildi. Diğer taraftan kültürel soykırım. Bir halkın hafızasının yok edilmesi. Iydgah Camii yalnız Kaşgar’ın değil, bölgenin en büyük tarihî camii. Altı asırlık bir tarihi mekân. Iyd bayram demek, ıydgâh bayram yeri… Doğu Türkistan halkının bayram yapacak hali kalmadı. Bunca zulüm dünyanın gözü önünde cereyan ediyor. Kimseden tık yok. Çin’de Uygurlara bayram haram olmuştu, Bayramyeri camii de harab edildi!
Iydgâh Camii benim için bir resimden ibaret değil. Bundan beş yıl kadar önce Kaşgar’da bu camiide cuma namazı kılmak nasib oldu. Camiin güzelliğini kalabalık cemaatin şevki büyütüyordu. Iydgâh camiini yıkan balyozların, kepçelerin kafama indirildiğini hissettim. Sıcağı sıcağına yazdığım “Kaşgar’da Cuma namazı” yazısı işte o cuma ile ilgili intibalarımı yansıtıyor:
Zihnimizde “Kaşgar” kadar derin çağrışımlar uyandıran kaç şehir ismi vardır? Son bin yılımızın büyük başlangıçları bu şehir ve bölgede cereyan etmiş, bin yılımıza istikamet veren büyük şahsiyetler burada yetişmiştir.
Urumçi’den sonra Kaşgar’dayız…İlk Müslüman Türk devleti Karahanlıların merkezinde. Perşembe öğleden sonra Kaşgar’a ulaştık. Her iki tarafında kavak ağaçları bulunan geniş caddeler, yüksek binalar…Bir sun’i göl üzerinde çatısı Çin çatı tarzından esinlenmiş gibi görülen modern bir bina…Burada geleceğin Kaşgar’ının maketi var. Bu bir nevi Kaşgar’ın “kentsel dönüşüm”ü. Eski Kaşgar ortalarda bir yerde, kuşatılmış vaziyette…
Yeni Kaşgar Doğu Türkistan’ın kapısında Çin’in iddialı bir projesi olarak yükseltiliyor. Öyle sanıyoruz ki, tarihî Kaşgar bu dönüşüm tamamlanınca cim karnında bir nokta gibi kalacak…
Kaşgar’dayız ve ilgililere Cuma namazını Idydgâh Camii’nde kılmak istediğimizi söylüyoruz. Zaten başka bir yerde kılmak da mümkün değil gibi…
Iydgâh Mescidi/Camisi yıllar öncesi zihnimizde bir görüntü olarak yer etmiş. Siyah beyaz devirde televizyonda gördüğümüz bir Kaşgar sahnesi…Bayram namazından sonra camiden çıkan cemaat binlerce on binlerce kişinin katıldığı bir bayram sevinci içinde…Ma’şeri bir raks bu…Bize zaman zaman mevlevî semaının neşvesini hissettiriyor. Iydgâh “bayram yeri” demek…Namaz müminin bayramıdır…Cuma Müslümanların haftalık bayram günüdür… Ve nihayet ramazan ve kurban bayramları…Iydgâh, Doğu Türkistan’ın bayramları bayram yapan mekânı. 15. Yüzyılda, Osmanlının 2. Murat devrine tekabül eden bir dönemde yapılmış. Sonra birkaç kere genişletilmiş.
Cuma saatini tam bilemediğimiz için, bir hayli erken vakitte Iydgâh’a geliyoruz. Dıştan pek gösterişli bir mimarî yapı değil. Zaten girişten sonra geniş bir avlu ve nihayet sonda asıl kapalı namaz mekânı var. Kapalı mekânın etrafında da saçaklar altında açık namaz alanları bulunuyor.
Avlu, etrafı su arklarıyla çevrilmiş parçalara bölünmüş. Ağaçlık, ama bütün boş kısımlar, namaz kılınabilecek şekilde hazırlanmış.
Namaz vakti gelmek üzere Iydgâh’ın bitişiğindeki geleneklik çarşıyı gezmeye başlıyoruz. Sanki tarihî bir kesinti olmamış gibi… Bazı dükkânlarda sadece bizim eski yazıyla tabelalar var. Giyim kuşam dükkânları, ziynet eşyası satılan dükkânlar, baharatçılar, kasaplar, onların yanında kebapçılar, samsacılar, pilavcılar… Uygur sazları satan dükkânlar…
Biz çarşının havasına kendimizi kaptırmışken, zamanın nasıl geçtiğini pek fark edemiyoruz. Mehmet Sılay ve genç dostlarımız Emre, Ediz ve Altuğ ile birlikte Iydgâh’a doğru yollanıyoruz. Fakat cami ana baba günü. Kapalı mekân çoktan dolmuş. Açık mekânlar ve avluya yeni serilen halılar da dolmak üzere. Biz bir ümitle içeriye doğru hamle ediyoruz. Fakat açık mekânlardan arklara kadar uzanan çörtenlerin altında, hafif gölge bir kısma, ki burası giriş çıkış ve geçişler için kullanılmaktadır, serilen bir örtünün üzerinde kendimize güç halle bir yer buluyoruz…
Şunu söylesek mübalağa olmaz: Hayatımızın en kalabalık Cuma namazlarından birini kılıyoruz. Tahminimiz cemaatin 10 bin civarında olduğu yönünde.
Hocanın vaazı bitmek üzere. Müezzin ezanı makam gözetmeyen bir tarzda okuyor. Hatip sadece Arapça kısa bir hutbe irad ediyor…Farz namaz bitikten sonra çıkanlar büyük bir yekûn teşkil etmiyor…
Çıkarken, kapıda bazı kadınların ellerinde kapakları açık su şişeleri ile beklediklerini görüyoruz. Cemaatten bazıları da bu şişelere doğru dönüp üflüyorlar…Her halde bu dualı sular, şifa bekleyen hastalara gidecek…
Cemaatin çoğu yaşlı. Aksakallı Uygurlar yanında, orta yaşlı cemaat de hayli kalabalık. Genç az. Zaten 18 yaşından küçüklerin camiye gitmesi yasak…
1960 yılında başlayan Çin kültür ihtilali sırasında (Uygur lisanında Medeniyet İnkılâbı) Kaşgar’daki cami ve mescidlerin büyük bir kısmı yıkılmış. Günümüze 100 civarında mescid ve cami ulaştığı düşünülürse, Kaşgar’ın nasıl bir camiler şehri olduğu anlaşılabilir.
Namaz çıkışı kanaatimiz pekişiyor: Iydgâh ayakta kaldıkça cemaati hiç eksik olmayacak ve buradaki bin yıllık İslâmî miras yaşayacak.