Karşılama”nın aynı zamanda bir mûsıkî ve halk oyunu deyimi olduğunu bilen çok fazla değildir. Karşılamanın mûsıkîsi, raksı olduğu gibi, ağırlamanın ve uğurlamanın da vardır.
Müzik artık hayatımızın bir parçası değil. Kendimizden uzaklaştıkça müziğimizden de uzaklaştık, belki de tersi doğrudur; müziğimizden uzaklaştık ve biz olmaktan çıktık. Ne karşılamamızında ne ağırlamamızda ve ne de uğurlamamızda mûsıkînin yeri var. Bu yüzden karşılamamız kaba, ağırlamamız basit, uğurlamamız hoyrat…
Ankara karşılaması hem mûsıkî hem raksdır. Ankara oyun havalarında, rakslarında hep çok kadim zamanların dinî ritmini hissederim. Daima ağırdır, oturaklıdır. Kılıçla oynandığında bile mübalağa yoktur, baştan sona sembol yüklüdür.
Ankara, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 100. Yılını kutlayacak…
Gazi Lisesi’nden tarih hocam Enver Behnan Şapolyo’dan dinlemişizdir bu Ankara karşılamasını…Hocanın heyecanı bize de sirayet ederdi. Enver Hoca, bu karşılamada bulunmamıştı, ama yıllar sonra tekrarlandığını görmüş, o karşılamada bulunan birçok kişi ile tanışmış ve görüşmüş, kitabını da yazmıştı.
Bir zamanın uleması, hocası, şeyhleri (müritleriyle beraber), eşrafı, esnafı ve seymenleri…27 Aralık 1919. Dikmen sırtlarında başlayan muhteşem bir karşılama…
Neden Ankara ve neden böyle bir karşılama?
Ankara Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde önemli bir merkez. Ankara Osmanlıyı seçti, Karamanoğullarını seçse idi, tarih farklı yazılacaktı. Ankara Savaşı bozgunla neticelendi. “Yiğit düştüğü yerden kalkar” derler. Çelebi Mehmed bir yıl Ankara’da kaldı, ordusunu düzdü ve Bursa üzerine yürüdü; Osmanlı Devleti’nin ikinci kurucusu oldu. Hacı Bayram Ankara savaşı sonrası Anadolu’nun maneviyatını ayağı kaldırdı, böylece İstanbul’un fethine yüründü.
Cihan harbi sonrası yine bir fetret dönemindeyiz ve Ankara rolünü oynamaya hazır.
Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya neden geldiği konusunda bilinen ve çok makûl görünen açıklamalar vardır elbette. Bu açıklamalar bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından da yapılmış olabilir. Bu açıklamaların doğruluğunu kabul etmekle beraber, Ankara’ya gelişin o zamanki ma’şeri şuurda bunları da aşan bir yönü bulunduğunu düşünmeden edemiyoruz.
Hacı Bayram çağırdı, Padişah gönderdi!
Mustafa Kemal Paşa Ankara’ya geldiğinde ilk ne yaptığı merak edilmez mi? Hacıbayram Veli Türbesini ziyaret etti!
Öyleyse halkın yorumunu şöyle dillendirelim: Hacı Bayram çağırdı, Padişah gönderdi!
Paşa, Dikmen’de Seğmen Alayı ile karşılandıktan, şehrin yollarına iki yakalı dizilmiş halkın arasından alkışlarla geçtikten sonra ayağının tozu ile Hacı Bayram’ı ziyarete gitmiş, türbe içinde Fâtiha okuduktan sonra da hemen yakınındaki Hükümet Konağı’nın, Vilayet’in yolunu tutmuştur...
Ankara’nın Millî Mücadele’yi benimsemesinin arkaplanı üzerinde yeterince durulmaz. Ankara eşrafının, Müftü Rifat Efendi’nin, Hacıbayram Dergâhı Şeyhi Şemseddin Efendi’nin, en çok müridi olan Nakşilerin şeyhi Topçu Şeyhi Efendi’nin...Mustafa Kemal Paşa’ya ilgi göstermelerinin sebebi, muhabbetlerinin kaynağı üzerinde kimse doğru dürüst konuşmaz. Bunun şahsî bir bağlılık, yeni zuhur etmiş kurtarıcı bir lidere muhabbet olduğunda ısrar edilir. O dönemin Ankara’sından bilahire Diyanet İşleri Reisi yapılan ve ölenedek de bu vazifede kalan Rıfat Börekçi dışında pek zikri geçen olmaz.
Ankara’nın Millî Mücadele’ye yaklaşımı ise şehrin derin tarihiyle bağlantıları kurulmadan tam olarak kavranamaz.
“Efendim, Mustafa Kemal Paşa görevinden istifa etti, unvanları, madalyaları, nişanları alındı. Tertemiz tığ u teber Ankara’ya geldi.” Mustafa Kemal, istifa ettikten sonra da Padişah’a bağlılığını en yüksek derecede gösterdi, bununla ilgili çok sayıda belge var elimizde. Hükümet Paşa’nın unvanlarını, nişanlarını, madalyalarını aldı da ne oldu?
Hadi bunları da kutlayalım:
28 Aralık: M. Kemal Paşa’nın nişanları ve fahrî yaverlik unvanının alınmasının mahkeme kararına dayanmadığı için kararın düzeltilmesi yönünde Harbiye Nezareti’nin yazısı.
29 Aralık Meclis-i Vükela (Bakanlar Kurulu) Kararı: M. Kemal Paşa’nın nişan ve madalyalarının iadesi…(Bürokraside buna jet hızı derler. Üstelik o zaman jet diye bir şey yoktu!)
27 Aralık karşılama törenlerine katılanlara tutulmayacak bir tavsiyem var: Anıtkabir’e değil, Hacı Bayram Veli türbesine gidin, Mustafa Kemal Paşa da öyle yapmıştı!