Trabzonspor’un Galatasaray’ı yenmesi, şampiyonluk yarışında geride kalan Fenerbahçe’ye umut olmuştu. Ya da olmalıydı. Ama ne tribünde, ne de sahada o heyecan vardı. Seyirci Ülker Stadı’nı doldurmamış, Türk Telekom’dan puanla dönen sahadaki takım da ‘dolduruşa’ gelmemişti. Maçın ilk 40 dakikasında öylesine durana bir futbol vardı ki, bu iki takımın ‘Süper’ olduğuna kimse inanmazdı.
40. dakikaya gelindiğinde Fenerbahçe takımında en çok topla buluşan isim Isla, Hasan Ali ve Neto’ydu. Bu savunmadaki top gezdirme Kaysersipor’a gol ikramıyla sonuçlandı. Neustadter’in hatalı pasını yakalayan Umut Bulut’un şık golü, Kayseri’yi öne geçirdi ama Fenerbahçe’yi de kendine getirdi. Beraberlik golü Valbuena’nın son çizgiden geriye Ozan’a çıkardığı golle geldi ama atağın başında Ozan’ın darbesi ile sakatlanan Deniz’in yerde yatmasına rağmen atağın sürmesi de Fenerbahçe’ye ‘centilmenlik’ sorunu olarak döndü.
İkinci yarıda Fenerbahçe durumun ciddiyetinin farkına varmış olarak sahadaydı. Umut’a hatalı pası veren Neustadter hatasını affettirerek Fenerbahçe’yi öne geçirdi. Valbuena’nın direkten dönen topunu boş kaleye gönderen Josef’le de Sarı-Lacivertliler iyice rahatladı.
Ancak futbolca rehavet, en güçlü rakipten daha güçlü bir düşmandır. Neto’nun kendi kalesine attığı ‘komik’ gol sonrası Kayserispor maça yeniden ortak oldu ki, bu da Fenerbahçe’nin kalan 20 dakikayı rahat rahat geçirmesine engel oldu. Aykut Kocaman’ın Valbuena’yı oyundan alması da hatalı bir tercih oldu. Uzatmanın uzatmasında Asamoah Gyan ile gelen gol ise Fenerbahçe’ye sadece acı bir ders olmadı, altın bir fırsatın kaçmasına da yol açtı.
Sonuç olarak Fenerbahçe, zirvenin yalnız takımı Galatasaray’ın tökezlediği haftada kazanması gereken maçı kazanamadı. Maçın geneline yayamadığı oyun iştahı, zigzaglar içeren temposu, savunmadaki savrukluğu, sadece Valbuena’ya dayanan hücum zenginliği ile sorunlarını hala çözemediğinin mesajını da verdi.