Fenerbahçe'nin yaşadığı biraz memleket manzarası. Yarını düşünüp bugünü yaşamak biraz... Dile kolay, 110. yılına girdiği sezonun daha başlangıcında Şampiyonlar Ligi'nden elendi, hocası çekti gitti ve yeni hoca ile oyun sistemi de tamamen değişti.
Ve bunların hepsi neredeyse bir hafta içinde oldu. Advocaat önceki gün dediğini dün yaptı ve 4-3-3 çıkardı takımı. Türkçesi, ileride oynayan, hücumda etkili olan bir Fenerbahçe. Pereira'nın 'Önce tedbir' felsefesinin tam zıttı. Peki tuttu mu? Aslında Grasshopper maçı bir test maçı sayılmaz. İsviçre takımı 2. sınıf bir ekip. Fenerbahçe böyle rakip bulmuşken istediği gibi oynadı, yeni sistemin zaafları tam olarak anlaşılmadı. Daha büyük farkın ortaya çıkmaması ise tamamen forvetlerin beceri eksikliğindendi.
Dörtlü savunma, Pereira döneminin savrukluğundan kurtulmuştu. Kjaer'in yokluğunda, rakibin golü çok düşünmemesinin de etkisiyle sorunsuz bir sınav verdi.
TRİBÜNE BAHAR GELİR Mİ?
Ozan-Mehmet Topal-Salih üçlüsü yeni oyun sisteminin en şaşkın isimleriydi. 5'li orta saha denemelerinden kalan alışkanlıkla birbirlerine yakın oynadılar.
Forvet ise birbirlerine yabancı 3'lünün uyum sorunlarını yaşdı. Babasından başka kimsenin kolay kolay söyleyemeyeceği bir soyada sahip olan Aatif, attığı golün yanı sıra performansı ile ilk 11'de kalıcı olacağını gösterdi. Fernandao ise van Persie'nin yedekliğini kabul etmiş gibiydi, nöbet değişimini bekliyordu. Seyirci bile Fernandao'yu çıkarken yuhalıyordu.
Aatif-Fernandao'nun yerine giren Stoch-van Persie hem takıma ve tribünlere enerji verdi. İkinci ve üçüncü gol de Stoch'tan geldi. Ülker Stadı'nda 20 bin seyirci bile yoktu. Tamam yaz mevsimi, localar boş ama dün açıklar bile dolmamıştı. Fenerbahçe bu Grasshoppers'ı orada da rahat yener ama tribüne baharı nasıl getirir, orası bilinmez...