Trabzonspor geçen sezon bir kulbundan tuttuğu kupayı kaptırmanın şokunu atabilmiş miydi?
Çünkü 1995 ve 2011 süreçleri Bordo-Mavili camiayı çok etkilemiş ve kendilerine gelip mevcut sezona konsantre olarak hedefe odaklanmayı öğrenmeleri yıllarını almıştı. Üstelik bu sezon bir derbiyle başlıyordu.
Maç başladığında görüldü ki, Trabzonspor’u asıl etkileyen geçen sezon kupanın kaçırılması değil, Sörloth’un elden kaçırılmasıymış. Meğer Norveçli golcü bu takımın yarısıymış. Newton yönetimindeki kadronun oyun planında aslında çok da değişiklik yoktu. Abdülkadir Parmak’ın yanına yeni transfer Flavio monte edilmiş, Ekuban da Sörloth’un yerine konulmuştu. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Trabzonspor koca bir ilk yarı boyunca rakip kalede gol pozisyonu üretemedi, hatta ceza alanına girmekte sıkıntı yaşadı. Novak’ın yerine oynayan Kamil Ahmet aksayınca yerini Abdurrahim’e bıraktı. Flavio oyundan atıldığı ana kadar çalışkanlığı ile dikkat çekti ama Sosa’nın yerini doldurmaktan uzaktı. Ekuban’ı desteklemesi beklenen iki kanat Abdülkadir Ömür ve Nwakaeme’nin koşu yolları kapanınca iş Guilherme’ye düştü ama onun da gününde olmaması Trabzonspor’u sahasında edilgen takım haline getirdi.
Beşiktaş’ta ise karantinadaki Sergen Yalçın’ın yerine kulübede oturan hoca Murat Şahin’di. Beşiktaş, 4-1-4-1’i tercih edip Atiba’yı hatlar arasındaki tutkal olarak düşünmüştü. Yaşlı kurt, bu görevi mükemmel bir şekilde yapınca ibre Beşiktaş’a döndü. Mensah, N’Sakala ve Welinton, PAOK karşılaşmasındaki yabancılıklarını üzerlerinden atmıştı. Buna karşılık ilk resmi maçına çıkan Hasiç’te yabancılık vardı!
Futbol kalitesi vasatı aşmayan maçta kilidi Boyd açtı. Attığı nefis gol, Trabzonspor’u ateşlemekten uzaktı, ev sahibi ekibi daha da içine kapalı hale getirdi. Beşiktaş az ama öz geliyordu. İkinci yarıda Atiba’nın düşürülmesi sonrası Mensah’la gelen penaltı golü ve Flavio’ya çıkan kırmızı kart Trabzonspor’u maçtan iyice kopardı. Tabii Ali Şansalan’ın çaldığı pozisyonun ligdeki birçok maçta hakemler tarafından ‘devam’ şeklinde yorumlandığını da belirtelim.
Beşiktaş’ta Oğuzhan sakatlanıp çıkana kadar sahada ağırlığını koyan bir kimlik olarak görülmedi. Larin ise ilerideki yalnız adamdı. Takımdan gelecek olan orta ve pasları boş yere bekledi. Ceza alanı içine o pas ancak üçüncü golde geldi, onda da oyuna yeni giren Dorukhan çıkardı, yeni giren Lens vurdu...
Sonuç olarak Trabzonspor pandemi sonrası hızlı çöküşünü durduramadı; Sosa, Novak ve özellikle Sörloth’u çok aradı. Bu haliyle sıradan bir takım görüntüsü verdi. Beşiktaş ise düşük tempolu ancak akıllı oynadı, kazandı.
Son bir söz kaleci Ersin’e. Andülkadir Ömür’den yediği golü her hafta ders olarak çalışmalı çünkü tekrarını yerse Fevzi Tuncay’ın durumuna düşer.