Dile kolay. Koskoca Real Madrid’ten alınmış transferdi. Beşiktaş tarihine geçmişti transferi.
Siyah-Beyazlılar Avrupa kupaları başlayacaktı. Basının karşısına geçti ve duygularını paylaştı: “Benim için çok farklı bir deneyim olacak çünkü ilk kez bir Avrupa Ligi maçında forma giyeceğim.” Bu sözlerin sahibi Guti’ydi.
Aradan 10 yıl bile geçmedi ama Beşiktaş çok değişti, gelişti. Beşiktaş,Real Madrid’ten yine futbolcu alıyor ama Pepe artık böyle ‘farklı deneyimler’ sözleri filan sarfetmiyor. Şampiyonlar Ligi’nde, bu lige uygun futbol oynayan takımın bir dişlisi olarak çıkıyor, mücadelesini veriyor.
Beşiktaş dün Porto deplasmanında neredeyse kusursuz bir 45 dakika oynadı. Bu sezon resmi maçlarda gol dahi yemeyen rakibini darmaduman etti ve bunu eze eze, kaba saba değil bir şiir tadında yaptı. Avrupa’nın kelli felli takımlarının tek korktuğu takım olan Porto’yu futbolu ile mest etti. Orra alanda basan, ileride çoğalan ve attığından fazlasını kaçıran Beşiktaş’ta aksayan yoktu. Tosic’i saymıyoruz tabi, onun her zamanki haliydi. Quaresma’nın adrese teslim ortasında Talisca’nın kafası ve Cenk’in harkulade golü 3 puanın erken habercisiydi.
Ama Porto da yabana atılır bir takım değil. Ligde 5’te 5 yapan, her ne kadar golcüsü Aboubakar cezalı olsa da kadrosunda kaliteli futbolcular barındıran bir ekip. Ve ikinci bölümde tüm kozlarını oynadı. Bu yoğun baskıda ise şu ortaya çıktı, Beşiktaş artık oturmuş ve serinkanlı bir takım. Müthiş baskıya direndi, panik yapmadı ve oyunu yeniden dengeledi. Oysa geçen sezon Dinamo Kiev’de bunu yapamamıştı. Savunmada Pepe’nin varlığı, iki bek Adriano ve Caner’in etkili oyunları, Atiba’nın çalışkanlığı, Quaresma ve Babel’in yaratıcılığı Beşiktaş’ı gerçek bir Şampiyonlar Ligi takımına dönüştürdü.
Kısacası Beşiktaş, üst düzey bir oyunla ve 3 harika golle hakettiği bir 3 puanı aldı.