Beşiktaş ilk 11’inin 10’u geçen senedendi ama sahadaki futbol farklıydı. Fark Abdullah Avcı ve oynatmaya çalıştığı sistemdeydi. Avcı, Göztepe maçında denediği 4-1-4-1’i bu maçta da oynattı. Savunmanın önündeki 1 olan Oğuzhan’ın görevi kesicilikten çok oyun kuruculuktu. Dorukhan ve Ljajiç 4’lü hücuma yönelik orta sahanın merkezindeydi ve bu yeni sistemde yerlerini en çok yadırgayan isimlerdi.
Rize maçının ilk yarısında bu saldırgan oyun planının işlememesinin en önemli nedeni ise kanatlardaki iki isim Boyd ve Lens’in etkisizliğiydi. Boyd, Göztepe maçındaki gibi şaşkın şaşkın takılmadı, çok koştu, savunmada kademeye bile girdi ama hücum hattında üretken değildi. Lens ise bildiğimiz Lens’ti. Ne uzuyor, ne kısalıyor, kritik anlarda ortada olmuyor.
Abdullah Avcı, Aatıf ve Vedat Muriç sonrası dişleri sökülmüş bir kaplana dönen, sadece savunmada kalıp bulduğu şans golünün üzerine yatması muhtemel Rize’yi çözmek için iki değişiklikle başladı. Douglas ve özellikle Nkoudou’nun girmesi ile Beşiktaş hareketlendi ve Caner’in ortasında çilingir Vida skoru eşitledi. Ancak kalabalık Rize savunmasının duvarını aşmak, Burak’ın yokluğunda kolay değildi. Güven markaj altında etkisiz kalıyordu.
Beşiktaş’ta savunmanın hücuma bu kadar destek vermesi, tipik bir kontratak takımı hüviyetinde olan Rize’ye pozisyonlar bulma şansı da yarattı ama Beşiktaş’ın Burak’ı araması gibi onlar da Vedat’ı arıyorlardı.
İkinci golün bir türlü gelmemesi Beşiktaş’ta strese yol açtı ve Siyah- Beyazlıların hızı kesildi. Bunda İsmail Kartal’ın öğrencilerinin çok iyi uyguladıkları savunma anlayışınında payı vardı. Seyircinin de alışık olunan o büyük desteği de olmayınca son 10 dakika skoru kabullenir bir havada oynandı. Lens’in oyundan alınırken ıslıklanması taraftarın dışa vuran tepkisiydi.
Sonuç olarak yeni transferler ve Burak takıma girene kadar bu kadroda fazla hayat yok.