Milli Takım’dan beklenti yüksekti. Kadromuz gençti ama gençliğin tecrübesizliğini kapatacak bir güvencemiz vardı: Şenol Güneş’in bilgeliği. Şampiyona başladığında gördük ki ortada ne gençliğin enerjisi vardı ne de Güneş’in tecrübesi. Milliler tuzla buz oldu.
Peki neden böyle oldu? Fransa’yı, Hollanda’yı, Norveç’i yenen aynı kadro, Euro 2020 finallerinde neden hiçbir varlık gösteremedi? Bu sorunun cevabını en çok Güneş merak ediyordur şüphesiz. Eylül ayındaki Dünya Kupası eleme maçlarına kadar bunun analizini yapacak, telafi yollarını bulmaya çalışacaktır.
Uzun kamp döneminin konsantrasyonu olumsuz etkilemesi, oyuncuların reklam filmlerine fazla zaman ayırması, futbolcuların büyük turnuva deneyiminin olmaması birer etken ama iki önemli nokta daha var.
Birincisi Şenol Güneş’in taktiksel olarak yetersiz kalması. İtalya karşısında beraberliğe göre taktiğin yenilen gol sonrası çöp olmasının ardından yeni bir oyun planına geçilemedi. Daha da kötüsü, diğer iki maçta da sistem ve kadro tercihi konusunda bir inisiyatif konulamadı. Milli Takım’ın hezimetindeki ana faktör Şenol Güneş’in formsuzluğuydu.
İkincisi ise prim mevzusu. 55 ülkenin katıldığı bir organizasyonda 24 takım içine girildi diye 10 milyon euro prim dağıtılmaz. Milli Takım çaycısının bile 1.2 milyon TL aldığı söylenen bir düzen kabul edilemez. Para bozar. Haluk Ulusoy dönemindeki Mercedes’lerden Euro 2016’daki prim pazarlığı rezaletine kadar Milli Takımı hep de bozmuştur. TFF, kupa şampiyonluğu gibi başarı odaklı primler dışında bir ödül sistemine devam ederse daha çok “Ne oldu bize” diye sorar sorar dururuz.