Erol Bulut, “Namağlup şampiyonluk” iddiasını dillendirdikten sonra Fenerbahçe tam 4 yenilgi aldı. Bunların 3’ü Kadıköy’deydi. Bulut’a bunu söyleten lige hızlı girişin getirdiği rüzgarıydı. O rüzgar geldiği gibi gitti, Sarı-Lacivertliler bir anda tepetaklak oluverdi. Peki neydi bu yaşananlar? Fenerbahçe’ye ne olmuştu?
Erol Bulut “Ne olduğunu ben de bilmiyorum” diyor. Sorunu saha içinden anlamaya çalışırsak, Bulut’un arayış içinde olduğunu görüyoruz. 4-4-2’ye dönerek çift santrforu deneyen Bulut, sol kanatta da Novak- Caner tercihi ile şaşırttı. Fenerbahçe’nin genç çalıştırıcısı Sinan Gümüş’ü de ilk 11’e aldı. Ancak maç başladığında görüldü ki bu dokunuşlar da Fenerbahçe’yi kendine getirememişti.
Fenerbahçe’nin rakibi, bu dönemde pek de karşılaşmak istemeyeceği Başakşehir’di ve son şampiyon maçta ilk yarının baskın takımıydı. Mahmut’un erken gelen golü, Hasan Ali’nin ve Crivelli’nin kaçırdığı fırsatlar Fenerbahçe savunmasını sarstı. Fenerbahçe’yi kötü olduğu ilk yarıda tutan Sangare’nin golü oldu. 45+2’de gelen gol, Sarı-Lacivertlileri oyunda tuttu.
Dengede başlayan ikinci yarıda zorlu maçı Fenerbahçe’ye çeviren yine bir savunma oyuncusu oldu. Tisserand’ın vuruşu ibreyi tersine döndürdü. Karşılaşmanın kader anı ise Rafael, İrfan Can ve teknik direktör Okan Buruk’un 3 dakika içinde kırmızı kart görmesiydi. Hakem Bahattin Şimşek’in 12. dakikadaki benzer bir pozisyonda Gustavo’ya çıkarmadığı kırmızıyı Rafael’e çıkarması Başakşehir takımının kimyasını bozdu. Kızgınlıkla yapılan itirazlar kart yağmuru ile karşılık buldu ve 2 futbolcusu oyun dışına, teknik direktörü tribüne çıkan Başakşehir oyundan tamamen koptu. Gustavo’nun golü, Fenerbahçe’yi tamamen rahatlatan gol oldu. Mert Hakan’la da fark geldi.
Sonuç olarak Fenerbahçe, kırmızı kartların gölgesinde kalan bir 90 dakikayı kazanarak ligde rahat bir nefes aldı. Üstelik 14. maçında 7. kez ilk golü yiyerek geriye düştüğü maçı çevirmeyi başardı, kırmızı kartlar sonrası da farka gitti.