Finallerin takımı olmak... Finallerin adamı olmak... Yani... Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu...
10 kişi ile farka gitmek sakın yanıltmasın. Beşiktaş takımı finaller için daha tam olmamış, eksiklerini tamamlamamış bunu gördük. Fenerbahçe maçında Van Persie’nin ‘profesyonelliğini’ yemişlerdi dün de Yunanların tuzağına düştüler. Olmadık bir zamanda, ilk yarıda; olmadık bir yerde, oyun durduğu anda orta sahada Aboubakar hiç olmayacak bir iş yaptı. Ki Şampiyonlar Ligi’nde de, yine bir final maçında, Kiev’de gördüğü kırmızı kartla takımı ateşin içine atmıştı.
Finale giden yol arzu ister, güç ister, mücadele ister. Final ise sadece futbolun yetmediği yerlerdir, konsantrasyon, çelik gibi sinir ister. Yani kriz yönetimi ister. Ve Beşiktaş’ın buralar çalışmadığı yerler. Beşiktaş buralara gelmeyi öğrendi, bundan sonrasını da öğrenmeli.
Beşiktaş ile Olympiakos arasında aslında belirgin bir kalite farkı vardı. 2-0’a getiren faktör bu farktı. Sonrası ise Yunan takımının tecrübesiydi. Çözülme anlarında panik yapmadılar ve stresi Beşiktaş’a ihraç ettiler. Aboubakar’ın da ‘yardımıyla’ korku dolu bir maç yaşattılar. Ta ki Babel’in son çeyreğe girilirken attığı gole kadar.
Beşiktaş’a dün gece turu getiren isim Babel oldu. Geldiği günden bu yana en önemli katkıyı yaptı. Gerçi iki golde de vuruşları Talisca’nın, Aboubakar’ın ustalıklarını taşımasa da Babel maçın adamı olmayı başardı. Gökhan Gönül, Talisca, Atiba da öne çıkan isimler oldu. Quaresma’nın bireyselliği ise buralar için katkı sağlayıcı değildi.
Dün Beşiktaş sadece turu kazanmadı, finallerde de kazanma tecrübesini kazandı. Yani, umarım... Yoksa Stockholm ırak olur...