Marmara Üniversitesi Spor Bilimler Fakültesi’nde geçen hafta önemli bir çalıştay vardı. Sporun çeşitli paydaşları; akademisyenler, milli sporcular, antrenörler ve medya mensupları Milli Spor Politikası Çalıştayı’nda Türk sporunun 100 yılını ve gelecekte neler yapılması gerektiğini tartıştı. Marmara Üniversitesi SBF yakında sonuç bildirgesini açıklayacak. Benim de Spor ve Medya Komisyonu’nda yer aldığım çalıştaydaki altı komisyonun değerlendirmeleri, Türk sporu için bir yol haritası olacaktır diye düşünüyorum. Bu değerli çalıştaydaki emekleri için başta dekanımız Salih Pınar, Spor Yönetimi bölüm başkanımız Turgay Biçer, hocalarımız Serap Mungan Ay, Veysel Küçük, Sinan Bozkurt’a ve tüm gönüllülere teşekkür ederiz.
Çalıştayın açılış bölümüne katılan ve bir konuşma yapan Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Halis Yunus Ersöz, özellikle elit sporcu yetiştirme konusundaki hassasiyete dikkat çekmişti. Gerçekten de bakanlık olimpiyatlar öncesi hummalı bir çalışma içinde. Elit sporcuları yetiştirebilmek için uygun şartları oluşturmaya çalışıyor, yani sivrisineği öldürmenin değil bataklığı kurutmanın peşinde. Bu çalışmaların merkezinde de Bakan Mehmet Muharrem Kasapoğlu bulunuyor. Spor Toto Teşkilatı’nın başındaki uzun yılları ile kazandığı spor tecrübesini, bakanlığı döneminde radikal kararlarla Türk sporunun ivme kazanması için kullanıyor.
Gençlik ve Spor Bakanlığı geçtiğimiz günlerde çok önemli bir iş birliği süreci başlattı. 28 vakıf üniversitesi, milli sporculara yüzde 100 başarı bursu imkanı tanıdı. Uluslararası yarışmalarda derece alan milli sporcular artık eğitim- spor hayatı arasında ikilem yaşamayacak, tercih yapma zorunluluğu yaşamayacak. Bu 28 üniversite, asgari puanı tutturması şartıyla, sadece BESYO’lar, Spor Bilimleri Fakültesi’nde değil, hangi fakülte olursa olsun elit sporculara kapılarını açacak. Mesela dünya şampiyonasında madalya almış bir sporcu, hukuk ya da tıp eğitimine de üniversitesinin tam desteği ile devam edebilecek. Basketbolun efsane ismi Erdal Poyrazoğlu gibi aktif spor hayatının bitiminde diş hekimi olarak ikinci mesleğine devam edebilecek. Sporcuların hemen hemen birçok branşta ikinci hayata 30’larında geçtikleri dikkate alınırsa bu, gelecek kaygısının ortadan kalkması ve sporcuların yarışmalara odaklanabilmesi anlamına da geliyor.
Mehmet Muharrem Kasapoğlu ve ekibinin başlattığı bu eğitim hamlesinin meyvelerini Tokyo 2020 değil ama Paris 2024 ve Los Angeles 2028’de göreceğiz. Sporcu yetiştirme meyve ağacı yetiştiriciliği gibidir. Emek ister, bakım ister ama her şeyden önce zaman ister. Kendi dönemlerinde meyvesini yiyemeyecekleri ağaçları ektiği için Kasapoğlu’nu alkışlamak gerekiyor. Umarım Kasapoğlu’nun ardılları da projeye sahip çıkar, Türkiye bireysel sporlarda devşirmeye ihtiyaç duymadan olimpiyat madalya sıralamasında ilk 10’a girer.