Fenerbahçe’ye “Her hafta deplasmana çıkacaksanız” dese Erol Bulut herhalde “Allahhh” der. Sarı-Lacivertliler dışarıdaki 6 maçının 5’ini kazandı, bir tek Galatasaray derbisinde berabere kaldı. Buna karşın iç saha maçları ise Bulut ve öğrencileri için cehennemden farksız oldu. Malatya maçında kadar 5 maçta 2 galibiyet, 1 beraberlik aldı, son 2 karşılaşmada ise Konyaspor ve Beşiktaş’a mağlup oldu. Kadıköy, gelen her takımın kolaylıkla puan alabildiği bir ikram masasına dönüştü. Son alıp giden de Yeni Malatyaspor oldu. Peki bu neden böyle oldu?
Bunun sebebi Fenerbahçe’nin kadro yapısı ve oyun planı. Açık oynayan, savunmasını ileri çıkaran rakipler karşısında; deplasmanda dikine oynayan, iki becerikli bekiyle ileride çabuk çoğalan Fenerbahçe kolaylıkla sonuca gidiyor. Buna karşın iç sahada karşısında kapanan takımlar buluyor ve bocalıyor. Dün de yaşanan buydu. İlk yarıda kanatların koşu alanlarını kapatan, savunma göbeğini kalabalık tutan Yeni Malatyaspor karşısında tek ciddi gol girişimi Mert Hakan’ın şutuydu. Santrfor Cisse topu göremedi, forvet oyuncuları ceza alanına giremedi! Buna karşın Malatyaspor ilk 20 dakikada üç atakla Fenerbahçe savunma sistemini çökertti. Tisserand’ın neden olduğu penaltıda Adem Büyük, penaltı kurtarma becerisi yüksek olan Altay’ı ters köşeye yatırdı. Ardından Tetteh’in net pozisyonunda Altay müthiş kurtardı. 21. dakikada ise Umut Bulut, Kubilay’ın ortasında zor bir kafa vuruşuyla farkı ikiye çıkardı.
Fenerbahçe’nin kapanan savunmaları açma konusundaki planının yeterli olmamasından daha vahim olan takımın bu konuda bir B Planı’nın olmamasıydı. Ozan, Gustavo’nun yanında ön liberodaydı. Mert Hakan, Pelkas, Ferdi üçlüsü ise kalabalık savunma karşısında yetersiz kaldı. Buna Tisserand’ın, Sadık’ın savunmada sağlam duramaması eklenince Sarı-Lacivertliler soyunma odasına şok bir skorla girdi. Erol Bulut ikinci yarıya Sadık- Sosa değişikliği ile başladı. Orta alanda ve göbekteki etkisizliği bu şekilde aşmak istemişti ama Youssuf içerideki planı sahada bozdu. 48. dakikada gelen bu gol, Fenerbahçe’nin motivasyonuna atılan en büyük goldü. Fenerbahçe’de Gustavo savunmaya, Ozan ileriye giderken ön libero Sosa’nın omuzlarına yüklenmişti. Fenerbahçe şoku atlatıp oyuna ağırlığını koymaya başlamıştı ancak tabeladaki 0-3 yazısı Fenerbahçe’nin enerjisini çalmıştı! Cisse’nin direkten dönen topu gibi rakip kaleyi zorlayan ataklar vardı ama bu girişim ve tempo tabelada dengeyi getirmenin çok uzağındaydı.
Kadıköy’de üst üste kaybedilen 3 maç Erol Bulut için izahı zor bir durum. Bırakın golü, gol pozisyonu bile üretmekte zorlanıyor. Dahası büyük bir hırsla maça asılmıyor, asılamıyor. Bulut’un maç kazanma hırsına artırması gerekiyor. Hoca; iç sahada, savunmasını kalabalık tutan ve 3-4 adamla hızlı atağa çıkan klasik kontratak takımları karşısında bu yetersizliğe bir an önce çözüm bulmalı yoksa yönetim onun yerine başka birini bulur.