Maç kadrolarına bakınca her iki hocanın da sürpriz tercihler yaptığını gördük. Advocaat orta sahanın direncini artırmak için Josef’in yanında Neustaedter’i oynatırken ileride Sow’u tercih etmiş, Van Persie’ye 10 numara görevi vermişti.
Riekerink ise ‘bağırsak enfeksiyonu’ yaşayan Selçuk ve Podolski’yi kulübede oturturken De Jong ve Sinan’ı sahaya sürmüştü. Riekerink’in planı, ileride süratli oyuncularıyla rakibe baskı yapıp savunmanın üzerine binen yükü hafifletmekti. Ama plan tutmadı. Galatasaray Fenerbahçe kalesinde koca bir 90 dakika doğru dürüst pozisyon bile yaratamadı. Bunun birinci sebebi Fenerbahçe’nin göbekteki mükemmel savunma sistemiydi. İkinci sebebi ise bu tür durumlarda kilidi açacak olan kanatların etkisizliğiydi. Sinan sahanın en kötüsüydü. Bruma da son çizgiye inip çıkaracağı topla pozisyon yaratmayı denemedi. İlk yarıda her iki takım adına bunu deneyen ve yapan tek isim Şener’di ve o da Van Persie’ye golü attırdı.
Riekerink ikinci yarının başında Sinan’ın yerine Yasin’i, 65. dakikada Sneijder’in yerine Podolski’yi, 5 dakika sonra da Eren’in sakatlığı nedeniyle Cavanda hamlelerini yaptı ama hiçbiri, maça tam konsantre oynayan makina düzenindeki Fenerbahçe’nin dişlilerini durduramadı.
İki takım arasındaki temel fark, Fenerbahçe’nin takım olarak oynaması, Galatasaray’ın bireysel patlamalarla sonuç peşinde koşmasıydı. Yıldızlar değil takım oyunu kazandı dün.
Fenerbahçe 90 dakika boyunca oyun planına sadık kaldı. Savunma hattı mükemmel oynadı.
Advocaat bu sonuçla kredisini artırmaya devam etti. Başakşehir, Trabzon, Fenerbahçe gibi kendi sıkletindeki rakiplerine yenilen Riekerink’in ise kredisi tükendi.
Dün sahada ‘İyi, Kötü, Çirkin’ filmi vardı. Advocaat ve Van Persie ile Hollandalıları şov yapan Fenerbahçe iyi, Riekerink ve Sneijder ile kaybeden Galatasaray kötü, rakip taraftara küfür içeren tezahürata çanak tutan Volkan Demirel çirkin olandı.