Galatasaray için sadece 3 puan maçı değildi. Cezalar ve sakatlıklar nedeniyle girdiği çıkmazda çok örselenmişti Galatasaray. Belhanda’nın da gelmesiyle uzun bir aradan sonra ideal kadrosuyla sahaya çıkmıştı ve şampiyonluk yarışının içinde kalmak için mutlak kazanması gerekiyordu. Karşısında ise kendisine yakın puan toplayan, büyük takımların canını yakan, oturmuş kadrosu, Robinho gibi dünya starı olan bir Sivasspor vardı.
Maçın kolay geçmeyeceği hemen belli oldu. Robinho gelen ilk topta Muslera’yı avladı. Galatasaray geriye düşmesine rağmen paniklemedi. Porto maçındaki gibi çılgınca oynamadı ama tempoyu yükseltmese de sahaya ağırlığını koymasını bildi. Kazanılan penaltıda Eren’in kararlılıkla topun başına gitmesi önemliydi. Çünkü Rize maçındaki iki penaltıda atışı kullanmaktan kaçması bir Galatasaray santrforuna yakışan şeyler değildi. Ndiaye’nin nefis pasında Feghouli’nin usta işi vuruşu Galatasaray’ı öne geçirdi. Ama Robinho’yu kaçıran savunma bunun bedelini yine golle ödeyince skora eşitlik geldi.
Galatasaray ikinci yarıda vitesi yükseltti ve kanatları kullanarak oyunu açınca girdiği pozisyon sayısını arttırdı. Onyekuru ilk golünü ‘yanlışlıkla’ attı. Aslında topu düzeltmek istiyordu ama kendi adına attığı ikinci gol 10 numaraydı.
Sonuç olarak Galatasaray, bu galibiyetle 20-30 yılda bir yaşayacağı felaketler zincirini kırdı ve ligin ikinci yarısına umut taşımayı başardı.