Vitor Pereira, ülkesi Portekiz'den gelen rakip için “Braga beni şaşırtamaz” demişti. Rakibi iyi analiz ettiğini ve rakibe göre taktik üreteceğini vurguluyordu Pereira. Maç başladığında anlaşıldı ki meslektaşı Fonseca da Fenerbahçe'yi iyi analiz etmişti. Ponseca'nın planı tıkır tıkır işledi. Hesap edemediği tek şey, kendi savunma bloğunun önünden top sürerek gelen Mehmet Topal'ın uzaktan attığı müthiş şuttu.
İki teknik adamın derslerine iyi çalışması ve rövanşı düşünerek stratejik tercihler yapmaları Kadıköy'deki maçın büyük bölümünün dengede gitmesine neden oldu. Oyunun satranca dönmesinde, iki takımın birbirini tartması ve riske girme konusunda istekli olmaması kadar, hücum bölgelerinde oynayan isimlerin etkisizliği de rol oynadı. 60. dakika oynanırken kaleyi bulan isabetli şut sayısı her iki takım için de sadece 3'tü. Ponseca, cezalı Ribas'ın yokluğunda orta sahadan dikine koşularla topu taşıyacak olan Ozan'ı marke ettirmişti. Onun gençlik enerjisi devreye giremedi.
Braga, Fenerbahçe'nin beklerinin hücuma destek vermelerini engellemek için kanat bölgelerini de kalabalık tuttu. Bu taktik, Fenerbahçe'nin sağ kanadını devre dışı bıraktı. Şener-Alper ikilisi Akhisar maçındaki verimliliğinin çok uzağındaydı. Solda ise Caner-Volkan ikilisi ikinci yarının başında inisiyatifi ele alıp oyunu hareketlendirdi ancak Volkan'ın ortalardaki isabetsizliği Van Persie'nin golü bulmasına imkan vermedi. Van Persie yeteri kadar pas alamayınca biraz daha geriye gelerek olmadık yerlerden kaleye şutlar da çekti. Takım oyun planının dışındaki bu davranışını sanırım Hollandalı'nın gol atma konusundaki aşırı isteği ile anlatabiliriz. Çünkü RvP, Avrupa Ligi'nde oynadığı 10 maçta sadece 1 gol atarak tam bir hayal kırıklığı yaratmıştı.
Sekiz maç sonra Avrupa'da kaleyi Volkan'a veren, ileride eksiklerine rağmen Van Persie'yi oynatan Pereira, yerinde oyuncu değişiklikleri ile rakibi şaşırtıp hataya zorlamayı başardı. 15 maçtır yenilmeyen Braga duvarını aşmak, belki de Basel'deki finalin kapılarını araladı...