İnsanlık tarihinde bir dönüş noktası olacak Kovid-19. Tıp tarihini, belki de insanlık tarihini, öncesi ve sonrası diye ikiye ayıracak gelecek kuşaklar.
Milyarlarca insanı evlerine hapseden, sosyal hayatı durduran bir hastalıkla mücadele evresi yaşıyoruz çünkü. Benzeri görülmemiş sürecin bitiminde bizi nelerin beklediği ise tam bir muamma.
Spor ve futbol dünyası da tedbirlerini almaya çalışıyor kendince. En önemli eğlencesi spor ve futbol olanlar ise dört gözle maçların başlamasını bekliyorlar. Bu noktada da ciddi bir ikilem çıkıyor karşımıza: Herkes evindeyken sporcuların sahne alması ne kadar doğru? Ayrıca futbolcuları ve sporcuları bu riskli ortamda sahaya çıkarabilecek misiniz? Çıkarırsanız da verim alabilecek misiniz?
WADA’da uzun yıllar çalışan, şu anda da UEFA, TFF ve TBF’de doping kurulunda görev alan Dr. Eren Eroğlu, Futbolmedya’nın Youtube kanalına verdiği röportajda liglerin oynatılmasını doğru bulmadığını belirtiyor. Erenoğlu’nun “Testlerin bile henüz yeterli ve güvenilir olmadığı bir salgında tedbirli olmak gerekir. Oynatılması tamamen idari bir karar olur” diyor. Türk Spor Hekimler Derneği de maçların oynanmasına karşı ama olur da oynatılırsa olmazsa olmaz 11 madde belirlemiş, en azından bunlara uyulmalı diyor. Sağlık dünyası liglerin oynatılmasına karşı ama bunun bir de ekonomik boyutu var. Sistemin işlemesi için çarkların dönmesi yani maçların oynanması gerekiyor. Maçlar oynansın ki, birer ticari işletme olan kulüpler mali girdi elde etsin, yaşamaya devam etsin. Ve kulüpler yaşasın ki sporcular işsiz kalmasın. İşte salgının kördüğüme dönüştüğü yer burası. Sporcular önce sağlık mı yoksa önce iş mi diyecekler?
Üst düzey sporcular için maddi açından bir gelecek kaygısından söz edemeyiz ama sistemin diğer paydaşları için aynı şey geçerli değil. Alta inildikçe günlük gelirle yaşayan ve birikimi olmayan bir spor dünyası çıkıyor karşımıza. Sistemin durması demek, bu geniş kitlenin işsiz kalması demek ama diğer tarafta da sağlık var! Tam bir ikilem.
Türk futbolunun ağabeyi pozisyonundaki Emre Belözoğlu’na 17 kulüpten de meslektaş çağrıları geliyormuş, “Kalan 8 haftayı oynamayalım” diye. Peki bu mümkün mü? Arjantin, Hollanda derken Fransa da spora ara verildiğini duyurdu. Fransa Başbakanı Edouard Philippe “Spor müsabakaları bu şartlar altında devam edemez. Buna izin veremeyiz” dedi. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un da İspanya, İtalya, İngiltere ve Almanya liglerinin sonlandırılması için girişimde bulunduğunu okuyoruz. Beş büyük ligin ortak bir noktada buluşarak liglerini sonlandırması durumunda Türkiye’nin liglerini tamamlama ısrarı soru işaretlerini de doğurmaz mı?
“Önce sağlık” vurgusu taşıyan bu mesajlara karşılık farklı sesler de mevcut. La Liga Başkanı Javier Tebas ligleri yeniden başlatmaya odaklanmak gerektiğini savunurken sporcu sağlığı konusunda ilginç bir bakış açısı taşıyor: “Futbol maçlarının seyircisiz bir şekilde oynatılmasının, açık denizde bir balıkçı teknesinde olmaktan ya da fabrika işlerinden daha fazla tehlikeli olacağını düşünmüyorum. Önemli sektörler güvenli ve kontrollü bir şekilde yeniden başlatılmazlarsa ortadan kaybolabilirler. Profesyonel futbolda da böyle bir sonuç çıkabilir.”
Kısacası endüstriyel spor zorlu bir sınavda. İşçilerinin sağlığı mı yoksa işin devamlılığı mı? Sporcular için de aynı ikilem söz konusu: Sağlıkları mı işleri mi?
Cevabı kolay verilecek sorular değil. Türkiye ise yanıtını verdi gibi: Kulüpleri yaşat ki spor (endüstriyel) yaşasın…