Yıl 1949. Ankara 19 Mayıs Stadı’nda Ay-Yıldızlılar Suriye’yi konuk ediyor.
Tıklım tıklım dolu tribünler önünde Milliler coştukca coşuyor. Fahrettin Cansever (3), Bülent Eken, Lefter Küçükandonyadis, Erol Keskin ve Gündüz Kılıç gol olup yağıyor adeta. 90 dakikanın bitiminde skor tabelasında 7-0’lık bir sonuç var.
Suriyeliler bu ağır yenilginin verdiği mahcubiyetten de olsa gerek, çekiliyorlar elemelerden. Rövanş olmuyor, Türkiye tur atlıyor.
İkinci turda rakip, savaş öncesi dünya futbolunun en önemli takımlarından biri olan Avusturya. Ama Almanya ile yaptığı kader birliğinin faturasını ağır ödeyen Avusturya ilk maça bile çıkmıyor, çekiliyor. Dünya Kupası finallerinin kapısı ilk kez Türk futboluna, hem de ardına kadar açılıyor.
Sonra ne mi oluyor? Türkiye, vizesini aldığı Dünya Kupası’na gidemiyor. Sebebi ise parasızlık.
İngiltere’nin müttefiki -bağlı devletler olduğu için mecburi bir müttefiklik bu- savaş yorgunu İskoçya ve Hindistan gibi, biz de gidemiyoruz dünyanın bir ucundaki Brezilya’ya...
Yeni Antalya Stadı’ndaki Millileri izlerken hep bu 66 yıl önceki çaresizlik var aklımda. 1950’de parasızlıktan denizaşırı seyahate çıkamayan Milliler ve şimdi 7 ana sponsor (Nike, Turkcell, Coca-Cola, Mercedes-Benz, Ülker, Turkish Airlines, Kütahya Porselen), 9 resmi tedarikçisi (Acıbadem, Arko, CarrefourSA, DYO, Nacar, Opet, Petlas, Sarar, TeknoSA) olan Milliler.
Bugün olsa, Milli Takımı 3 haftada götürecek geminin parasını bulmayı bırakın, uzay gemisi ile yollar bu sponsorlar.
Peki saha dışında bu mali güce ulaşmış Millilerin saha içindeki gücü kuvveti yerinde mi?
İsveç maçının bize verdiği ipuçlarını sürersek, bu Milliler bu orta saha gücü ile Euro 2016’da renk katar. Burası kesin. Ama iz bırakır mı? İşte orası belli değil çünkü bir takımı galibiyete taşıyacak olan goldür ve Ay-Yıldızlılarda bu gol ayaklarını yeterliliği konusunda hala ciddi soru işaretleri var.
Babasını Ankara’daki terör olaylarında kaybeden Umut Bulut’un kadroya alınmaması ve sakatlığı henüz geçmeyen Burak Yılmaz’ın yokluğu dünkü maçta Cenk Tosun’a bir şans doğurdu. Cenk de tıpkı Beşiktaş’ta olduğu gibi gelen bu şansı iyi değerlendirdi. Ama bu çıkış finaller öncesi Milli Takımın bir golcüye ihtiyacı olduğu gerçeğini örtemedi.
Türklerin savaşçı kimliğine de gönderme yapan, zırh desenli formayasahip Milliler sadece mücadele ederek grubundan çıkamaz. Böyle güçlü bir orta sahaya daha skorer bir santrfor gerekli sanki.
Aslında kısa vadede bir çözüm yöntemi var: Jose Fernandao’yu Türk yapmak. Çok hareketli bir ileri uç futbolcusu olmasa da, bu orta saha ile daha kolay gol bulma yolunda ciddi bir seçenek olabilecek Fernandao’nun ‘Ferdi’ yapılmasını Milli Takım kurmaylarının masaya yatırması gerektiğini düşünüyorum.
Yoksa farklı bir tarih yazma olasılığımız olan finallerde seçenek eksikliğinden grup aşamasına da takılabiliriz.