Galatasaray için sezon biteli çok olmuştu. Önce şampiyonluk yarışına, sonra Avrupa kupalarına katılma hakkına veda etmişti. Sonra Torrent’in sözleriyle havlu attı Aslan. Önce takımı yetersiz bulduğunu söyledi, ardından yönetim şeklini eleştirdi. Yani sezon bitimindeki değerlendirmeyi yaparak sezonu bitirdi. Hal böyle olunca “Bitse de gitsek” ruh halinin egemen olduğu bir oyuncu grubu çıktı karşımıza.
Buna karşın Başakşehir’in Avrupa kupalarına katılma hedefi vardı. Oyunu kuran, baskı oluşturan, gol için daha yüksek motivasyonla oynayan taraf onlardı. Ancak Muslera’nın kaleyi devralması, Marcao’nun yerine oynayan Alpaslan’ın gününde olması, Nelsson’un her zamanki çizgisini koruması Başakşehir atakları karşısında bir duvar gibi durdu. Ancak orta sahası ve forvet başka bir takım gibiydi. Gol pozisyonu üretme konusunda yetersizdi. Orta sahanın verimsizliğinde Babel’ın atacağı paslara bakıyordu Galatasaray hücum hattı. O da artık Galatasaray’da uzatmaları oynadığının farkındaydı ve kendini “herkes gibi” fazla sıkmıyordu. Sezonun flaş ismi Kerem bile sezon finaline gelmiş gibiydi.
Torrent ikinci yarıda Gomis ve Pulgar hamlesi ile takıma bir canlılık getirmek istemişti ancak takım yaz tatiline çoktan girmişti. Skoru değiştirebilecek taraf Başakşehir’di ama onlar da Muslera- Nelsson- Alpaslan hattını geçemedi.
Sonuç olarak Avrupa kupalarına katılma hakkını alma konusunda büyük avantajı olan Başakşehir kendini çok zorlamadı, Galatasaray zaten hedefsizdi. Ortaya da bitmiş sezonun uzatmalarının oynandığı bir maç çıktı.