Fenerbahçe geçen hafta Gençlerbirliği karşısında farklı skora rağmen sıkıntılı bir 90 dakika geçirmişti. Trabzonspor’u biraz olsun umutlandıran da bu oldu. Ama maç başladığında bir oyuncu sahne aldı, bu umutları daha ilk yarıda silip süpürdü. Bu oyuncu Advocaat’ın Fenerbahçe’ye imza attığı gün ‘Olmazsa olmaz’ diyerek transfer ettirdiği Lens’ti.
Maçı koparan an için 28. dakikadaki penaltı ve Yusuf’un kırmızı kartı da gösterilebilir ama maçı ve Fenerbahçe’yi farklı kılan kesinlikle Lens’ti. Golden hemen sonra Lens farkı ikiye çıkaracaktı ama Onur çok iyi çıkardı. Ardından bir önceki hafta Sow’a çıkardığı o nefis ortanın aynısını yaptı ancak Fernandao adrese teslim bu pasta zor olanı yaptı, topu ıskaladı. Lens’in bir sonraki sahneye çıkışında ise maç koptu, çıkardığı topta Sow’a sadece dokunmak kaldı.
İlk 45 dakikanın özeti buydu. Lens oynadı, Fenerbahçe soyunma odasına 2-0 önde girdi.
İkinci yarıda da değişen bir şey yoktu. Şampiyonluk yarışı için zaten zayıf bir kadrosu olan Trabzonspor, 10 kişi de kalınca yenilgiye kabullendi. Advocaat ise büyük maçlardaki kontrollü oyununu oynatmayı sürdürdü. Fenerbahçe- Beşiktaş arasında oynanan ve tarihin en vasat derbilerinden biri olan maça aday olabilecek bu 90 dakikayı renklendiren yegane isim Lens’ti. İkinci 45 dakikada da sağdan, soldan geldi, Fernandao’yu, Sow’a besledi. Baktı olmuyor, bu kez kendi denedi ve 3. Fenerbahçe golü ile sonucu belirledi.
Fenerbahçe’de bir önceki maçın yıldızı Volkan’a fazla iş düşmedi. Savunmada Kjaer- Neustander ikilisi iyice oturdu. Önlerindeki M.Topal- Josef ikilisi de öyle. Sow ortalama, Fernandao vasattı.
Trabzonspor ise ütü tutmayan kumaş gibi. Her yeri buruş buruş. Onur, Okay, Mehmet Ekici gibi iyi kumaşları da var ama olmuyor. Galiba ‘son ütücü’de bir sıkıntı var.
Hüseyin Avni Aker’e muhabirlik yıllarımda defalarca gittim. Acı tatlı onlarca anım var bu statta. Statların ruhu olduğuna inanırım. Bu stat bu kadar kötü bir futbolla vedayı hak etmedi.