Bir dönemin ekolüydü Yugoslav futbolu. Şampiyonlar Ligi’nin kurulması ve Bosman kuralları ile serbestliğin gelmesi, ilk olarak bu ülkeyi ve dağılma sürecindeki ülkenin lokomotif kulüplerini vurdu.
Bugün Partizan gibi neredeyse sadece öz kaynaklarından beslenen kulüplerin endüstriyel futbolda şansı yok. Hele Beşiktaş gibi ‘Şampiyonlar Lig kadrosu’ karşısında hemen hiç şansı yok. Ama her şeye rağmen, sağlam bir ekolden gelen ve halen uluslararası futbolcu yetiştiren bu kulüp işteo ‘hiç’i zorladı.
Oyunun hemen başında ileride basıp Beşiktaş’ın en etkili hücum gücünü, kanatları işlemez hale getirmeyi planladı, bekleri çıkarmamaya çalıştı. Oyunun ilk çeyreğinde bu plan tuttu. Beşiktaş ise 0-0’ın da kendisinde olduğunu bilerek telaşsız oynadı, riske girmekten kaçındı. Kilitlenen oyunu açan ise Şenol Güneş’in gizli santrfora dönüştürdüğü Pepe oldu. Quaresma ile Pepe’nin antrenmanlarda çalıştıkları çok belli olan nefis planı Partizan’ın zaten çok az olan umutlarını aldı, götürdü.
Beşiktaş’a tur kapısını aralayan ise, Antalyaspor maçının ıslıklanan adamı Oğuzhan oldu. Larin ile girdiği enfes verkaça usta işi bir gol vuruşu yaparak tribünle barışmanın adımını da attı.
Partizan ikinci yarıda şansını son kez denedi. Yeni bir santrforla Beşiktaş savunma hattında gedik yaratmaya çalıştı. Ancak 10 dakika süren bu pres, sağlam duran ve kontrollü oynayan Beşiktaş’ı sarsmadı çünkü arada ciddi bir sıklet farkı vardı. Siyah-Beyazlılar, UEFA Avrupa Ligi’nde yolunun açık olduğunu dün net bir şekilde gösterdi.