Galatasaray geçen bin yılda kalan ve unutulmaya başlayan galibiyeti yeniden yaşayabilecek miydi? 21 yıllık prangaları kırılabilecek miydi? Maç öncesi en büyük soru buydu.
Fatih Terim’in sahaya sürdüğü 11, ofansif bir kadroydu ve çoklu kazanımı hedefliyordu. Galatasaray kazanarak 21 yıl aradan sonra Kadıköy’de gülmek, Fenerbahçe’yi şampiyonluk yarışının gerisine itip rakibini kaosa sürüklemek ve en önemlisi puan cetvelindeki puan farkını sıfırlamak istiyordu. Gerçekten de ilk yarıda oyuna hakim olan, pozisyonlar üreten, Kadıköy’de hiç olmadığı kadar baskın olan bir Galatasaray vardı. Henüz 4. dakikada Onyekuru karşı karşıyayken topu dışarı attı. Ardından Falcao arka direkte topu yan ağlara nişanladı. Fenerbahçe bu baskıyı atlatıp ilk geliştirdiği organize atakta golü buldu. Marcao’nun Vedat’a müdahalesine hakemin çaldığı penaltı, Kruse’nin vuruşuyla skoru değiştirdi ama Fenerbahçe’yi değiştiremedi. Gustavo’nun boşluğunu dolduramayan Fenerbahçe, Galatasaray ataklarını savuşturmakla uğraştı. Donk’un golünde Hollandalı futbolcunun boş bırakılması Fenerbahçe’nin maça ne kadar hazırlıksız olduğunun belgesi gibiydi. Onyekuru’nun Ozan tarafından çizgiden çıkarılan şutu ve Ömer’in son dakikalardaki pozisyonda vuruş becerisi olsa Galatasaray soyunma odasına önde girebilirdi.
Fenerbahçe’de Isla- Dirar ikilisi Saracchi- Onyekuru karşısında bozuldu. Hasan Ali- Tolga ile Mariano- Feghouli eşleşmesinde denge vardı. Orta sahalar ise geçişkendi. Tolgay uzun süre oynamamanın sıkıntısını üzerinden atamadı, Ozan yalnız kaldı. Ersun Yanal’ın ilk müdahalesi de Tolgay- Deniz değişikliği ile oldu. Bu hamle, maça ağırlığını koyamayan Fenerbahçe’yi ateşleyemedi çünkü evsahibi takımın saha içi lideri yoktu.
Galatasaray, Kadıköy’den puan almaya gelmişti, istediğini de aldı. Onyekuru’nun ilk yarıdaki iki pozisyonu, Belhanda’nın ikinci yarının başında topu boş kaleye atma becerisi olsa ‘istediğinden’ fazlasını da alabileceğini gördü. 75’te de Falcao’nun penaltı golüyle 21 yıllık prangalar kırıldı.
Muslera, son dakikadaki Mehmet Ekici şutu dışında hayatının en rahat Kadıköy derbisini oynadı. Savunma, Seri- Ömer ikilisinin de katkısıyla dengeli oynadı. Belhanda bildiğiniz gibiydi. Feghouli de öyle. İstekliler ama etkisizlerdi. Onyekuru sürati ile Fenerbahçe defansını hallaç pamuğu gibi attı, bir tek gol atamadı, onu da uzatma dakikalarında attı. Falcao etkisiz elemandı. “Fatih Terim, Falcao yerine Adem Büyük’le çıksa skor farklı olabilirdi” düşüncesini attığı penaltı ile giderdi. Galatasaray Falcao ile altın vuruş yaptı.
Fenerbahçe ise sahasındaki en etkisiz maçlarından birini çıkardı. Organize atak geliştirme konusunda sıkıntılıydı. Kanatları etkisizdi. Vedat ileride baharı bekleyen kumrular gibi top bekledi durdu ama bahar ne ona, ne de Fenerbahçe’ye geldi. Halil Umut Meler maçı kartlarıyla kontrol etmek istedi. Çoğu kartı doğruydu ama otoritesini kartla sağlama düşüncesi kaçınılmaz olarak kırmızıları da getirdi. Ersun Yanal’ı atması ise ağır bir karardı, alan ihlalinden her maç kenarda hoca kalmazdı.