Döviz kurlarında son aylardaki dalgalanma ve enflasyon yayıncılık sektörünü, dolayısıyla bu sektörde çalışanları, yazarları ve okuyucuları da derinden etkiledi. Gazete ve kitap kâğıdının yanı sıra boya ve tutkal gibi malzemelerin de ithal edildiği düşünülecek olursa, faaliyetlerini zor şartlarda devam ettiren yayıncılık sektöründe yaşanan sarsıntının boyutlarını tahmin etmek zor değildir. Bu kriz, yayınevlerinin özellikle az satan önemli edebî ve fikrî eserlere yatırım yapmaktan kaçınmalarına, dolayısıyla popülaritenin kaliteyi piyasadan büsbütün kovmasına, daha açık bir ifadeyle edebiyat, kültür ve düşünce hayatımızın ciddi bir darbe yemesine yol açabilir.
Kâğıt stoklarına sahip olmayan küçük yayınevleri mevcut şartlara tahammül ederek ayakta kalabiliyorlarsa, bunu hiç şüphesiz sadık okuyucularına borçludurlar. Son on-on beş yılda yayıncılık sektöründe yaşanan canlılık, kaliteli bir okuyucu kitlesi de yetiştirdi. Bunu Anadolu şehirlerinde düzenlenen kitap fuarlarında görüyoruz. Geçen ay katıldığım Kayseri ve Tokat fuarlarını bu bakımdan çok başarılı buldum. Sohbet programlarında ve imza günlerinde davetli yazarlara gösterilen ilgi, bende sektörün mevcut krizi atlatabileceği ümidini uyandırdı. Temennim, devletin kâğıtta dışa bağımlılığı mümkünse bütünüyle ortadan kaldırmak için bir an önce harekete geçmesidir.
***
Aziz okuyucularım, sözü Beylikdüzü’ndeki fuar alanında dün açılan TÜYAP Kitap Fuarı’na getireceğimi tahmin etmiş olmalıdırlar. Bu fuar hakkında çeşitli tarihlerde eleştirici yazılar yazdım; ama tam otuz yedi yıldır kesintisiz sürdürülen bu fuarın her yıl kasım ayında dokuz gün boyunca kitabın, edebiyatın ve yayıncılığın konuşulduğu bir kültür atmosferi yaratmayı başardığı görmezden gelinemez. Fuar alanının uzaklığına rağmen olağanüstü bir ilgi görmesi bu başarının en açık göstergesidir. Benim endişem, fuarın bu yıl da sosyal medya yazarlarının show alanına dönüştürülmesidir.
Yurt içinden ve dışından sekiz yüz yayınevinin katıldığı, 18 Kasım’a kadar açık kalacak olan 37. TÜYAP Kitap Fuarı’nın bu yılki ana teması “Hayatı Edebiyatla Kuşatmak”, onur yazarı ise Selim İleri... 28. İstanbul Sanat Fuarı ARTİST 2018’in de 7 ve 8 numaralı salonlarda kitap fuarıyla eşzamanlı olarak açıldığını hatırlatmak isterim. İstanbul Sanat Fuarı’nın, her yıl sanat alanındaki başarılı çalışmalarından dolayı verilen verilen onur ödülleri de sahiplerini buldu. Bu yıl Sanatçı Onur Ödülü’ne Alev Ebüzziya, Koleksiyoner Onur Ödülü’ne Erol Tabanca, Sanat ve Toplumbilim Kuramcısı Onur Ödülü’ne Prof. Dr. Meral Özbek, Sanatsever Kurum Ödülü’ne de Açık Radyo layık görüldüler.
***
TÜYAP Kitap Fuarı’nı ziyaret edenlere, önce ana giriş üst kat fuayedeki “Onur Yazarı” kitabından seçme metinler ve fotoğraflardan oluşan “Arkadaşım Selim” sergisine uğramalarını tavsiye ederim. Fuarın ana teması aslında Selim İleri’nin hayatını özetliyor: Ama belki daha doğrusu Selim İleri’nin hayatını edebiyatın kuşattığıdır.
İlk kitabı 1968 yılında yayımlanan ve tam yarım asırdır hiç durmadan yazan Selim İleri’nin yazarlığının 40. yılı vesilesiyle 2007 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi oditoryumunda düzenlenen “Bir Cumartesi Yalnızı” başlıklı sempozyumu hatırlıyorum. Sempozyum süresince ilk kitap Cumartesi Yalnızlığı’ndan o tarihteki son kitabı olan Hepsi Alev’e kadar, bütün kitaplarının kapak görüntüleri perdeye yansıtılmıştı. Altmışın üzerinde kitap saymıştım. Roman, hikâye, deneme, eleştiri… Geçen on yılda bunların üzerine kaç kitap eklendi, bilmiyorum, ama toplam sayının yetmişi geçtiğinden eminim. Bu, her türlü takdirin üzerinde bir emektir. Ancak bütün hayatınızı yazmaya adarsanız bunları yazabilirsiniz.
***
Çok velut bir yazar olan Selim İleri’yi edebiyatımızın hâfızası olarak gördüğümü ve çok boyutlu bir zamanda yaşadığına dair kanaatimi yıllar önce yazmıştım. Evet, onun odasına gerçekten Tanzimat’tan günümüze, Türk edebiyatının çeşitli dönemlerine açılan yüzlerce kapı vardır. Bir gün gider, Maçka Palas’ta Abdülhak Hâmid’le ahbaplık eder; ertesi gün çok sevdiği Ahmet Hâşim’e Kadıköyü’ndeki mütevazı dairesinde misafir olur; başka bir gün Refik Hâlid yahut Reşat Nuri’yle buluşup hoşbeş eder; zaman zaman Fatih-Harbiye tramvayına binip Server Bedi’nin evinde oturan Peyami Safa’ya uğramayı ihmal etmez. Özellikle Ahmet Hamdi Tanpınar ve Abdülhak Şinasi Hisar’la buluşup geçmiş zamanlardan söz etmeye bayılır. Geçen ay çıkan Kumkuma isimli “anlatı”sında Şair-i Azam’la yeniden buluştuğunu görüyoruz.
Edebiyat tarihlerinde kendilerine yer bulamayan Kerime Nadir, Esat Mahmut Karakurt, M. Turhan Tan gibi yazarlar da Selim İleri’nin yakın ahbaplarıdır. Bana sorarsanız, unutulmuş yazarları keşfetmede İleri’yle kimse boy ölçüşemez. Onun 229 romanı değerlendirdiği Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu çok önemlidir.
Selim İleri’nin çok önemsediğim bir tarafı da çok yönlü oluşudur. Şiir, hikâye, roman ve denemeyle yetinmemiş, sinema ve tiyatroyla ilgilenmiş, köşe yazarlığı ve televizyon programcılığı yapmış, dergiler çıkarmış, resimle ilgilenmiş, yemek yazıları bile yazmıştır. Refik Hâlid Karay gibi, o da yemeğin lezzetine edebiyatın ve Türkçenin tadlarını ilâve eden yazarlardandır. Hatırat niteliği taşıyan kitaplarıyla İstanbul’a dair yazdıkları ayrı bir bir bahis…
Yetmişine merdiven dayayan, fakat duygularıyla hep genç kalan Selim İleri’yi tebrik ediyor, daha çok yazması için uzun bir ömür diliyorum.
KÜLTÜR-SANAT DÜNYASINDAN KISA NOTLAR
- Çok değerli bir sanat tarihçisi ve arkeolog olan Prof. Dr. Hakkı Acun’un 14 Ağustos’ta hayata veda ettiğini tesadüfen öğrendim. Kendisiyle 1980’lerde, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’ne görev yaptığı sırada tanışmış ve dost olmuştum. Son yolculuğuna memleketi Yozgat’ta uğurlanan aziz dostuma Allah’tan rahmet, yakınlarına ve dostlarına baş sağlığı diliyorum.
- İBB Atatürk Kitaplığı, ilkini 2012 yılında düzenlediği Havâdis sergilerinin yedincisini 14 Kasım 2018 Çarşamba günü açıyor: “Havâdis 1917-1918 Yüz yıl Önce”. Dönemin Tasvîr-i Efkâr, Tanin, İkdam, Sabah, Tercüman-ı Hakikat gibi gazeteleriyle önemli mecmualar taranarak seçilen önemli haber ve fotoğraflardan oluşan sergiyi okuyucularımın dikkatini özellikle çekmek istiyorum. Yer Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi (Maksem).
- Sanatsever okuyucularımın Süleyman Saim Tekcan’ın Divanyolu’nda, eski Eminönü Belediye binasının altındaki Şerefiye Sarınıcı’nda devam eden nefis sergisini, “Atlar, Hatlar ve Süleymanname”yi kaçırmayacaklarından eminim.