Şu sıralarda Tevfik Fikret hakkında ne bulursam okuyor ve bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Dikkatle okuduklarımdan biri de Halit Ziya Uşaklıgil’in Kırk Yıl isimli hatıratıyla deneme, eleştiri ve portrelerden oluşan Sanata Dair kitabı... Bildiğiniz gibi, 2015, Halid Ziya’nın ölümünün 70. yılıydı, bu sebeple eserlerini birçok yayınevi birbiriyle yarışırcasına bastılar ve basmaya devam ediyorlar. Maarif Vekâleti tarafından 1950’lerde dört cilt olarak yayımlanan Sanata Dair de tek cilt halinde Özgür Yayınevi tarafından basıldı. Bu önemli kitaptaki “Tevfik Fikret” portresini okurken dikkatimi çeken bir ayrıntıdan söz etmek istiyorum.
***
Halid Ziya’nın anlattığına göre, Fikret’in çocukluğunu ve ilk gençliğini yaşadığı Aksaray Ağayokuşu’ndaki konak, çok büyük ve gösterişliymiş. Fikret’in babası Hüseyin Efendi’nin sadece zengin değil, aynı zamanda zevk-i selim sahibi bir adam olduğunu, konağındaki nefis eşyadan anladığını söyleyen Halid Ziya, arkadaşlarıyla birlikte ziyarete gittikleri bir gün çok değerli sofra takımlarından geriye kalanları da görmüş. Hele Fikret nefis bir hatla yazılmış, minyatürlü ve tezhipli bir Şehname yazması göstermiş ki, mest olmamak kabil değilmiş. Hüseyin Efendi, bu Şehname’yi bir sahaftan çok yüksek bir fiyata satın almış ve gözü gibi saklamış. Gördüklerinden Fikret’in sanat sevgisini babasından tevarüs ettiği kanaatine varan Halid Ziya, “Saatlerce bu sanat bediasının karşısında hayran olup kaldık,” diyor.
Siz olsanız, “Acaba bu nefis yazma acaba şimdi nerede, hangi kütüphaneyi süslüyor?” diye sormaz mısınız? Bir gün bir toplantıda, Uğur Derman üstadımızla sohbet ederken, “Nelerle meşgulsün?” diye sordu. Tevfik Fikret hakkında bir şeyler yazmaya çalıştığımı söyleyince, “Ah, Fikret ailesinden çıkma o Şehname yazması şimdi New York’ta, Public Library’de... Çok yazık!” demesin mi? “Aman ağabey,” dedim, “bu konuda bilgiye ihtiyacım var!”
Uğur Bey, meğerse bu Şehname nüshası hakkında, 1993 yılında Ankara’da toplanan III. Türk Kültürü Kongresi’ne bir bildiri sunmuş. Hemen ertesi gün Ankara Atatürk Kültür Merkezi tarafından yayımlanan 3. Türk Kültürü Kongresi Bildirileri’ni bulup Uğur Bey’in bildirisini okudum. Başlığı şöyle: “Hattat Derviş Abdî’nin Türkçe Şehname Nüshası.”
Memlûk sultanı Kansu Gavri için Şerifî-i Amidî adında bir şair tarafından Türkçeye manzum olarak yapılan tercümenin çeşitli tarihlerde istinsah ettirildiği biliniyor. Aynı tercümenin Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde de bir nüshası var. Veziriazam Damad Hâfız Paşa da bu şehnameyi 1620 tarihinde kudretli bir Talik hattatı olan Derviş Abdî-i Mevlevî’ye yazdırmış. Bu nüsha bilinmeyen bir tarihte Enderûn-ı Hümayun’dan çıkarılmış ve 1873-1874 yıllarında gördüğü esaslı tamir sırasında kaybolan yirmi dokuz varak ve on beş minyatürü tamamlanarak yeniden ciltlenmiş. Kabının içindeki II. Abdülhamid tuğralarından anlaşıldığına göre Yıldız Sarayı Kütüphanesi’ne intikal eden bu yazma, daha sonra nasılsa Sahaflar Çarşısı’na düşüvermiş.
***
Şehname’nin Amerika’ya nasıl gittiğine gelince... Tevfik Fikret’in oğlu Halûk, babası tarafından “bol bol ziya kucaklayıp getirsin” diye gönderildiği İskoçya’dan Protestan olarak dönmüş, bir süre sonra Amerika’ya giderek ülkesiyle ilişkilerini koparmıştı. Kendisiyle görüşmek isteyen bütün Türk gazetecilerini geri çeviren Halûk, sadece Talat Sait Halman’ın ısrarlı mektuplarını cevaplandırmak zorunda kalmıştır.
Halûk’un 28 Ocak 1964 tarihli mektubunda yazdığına göre, 1913 Ağustosunda Michigan Üniversitesi’nde mühendislik eğitimime devam etmek üzere Amerika’ya gittiğinde artık Türkiye’ye dönmeyeceğini ne babası tahmin ediyormuş, ne de kendisinin böyle bir düşüncesi varmış. Bu yüzden yanına babasını hatırlatacak hiçbir şey almamış; ne kitap, ne resim, ne de başka bir eşya... Sadece annesi Nâzıma Hanım, 1925 yılında bir yıl kadar kendisiyle kalmak üzere Amerika’ya gelirken iki halı ve babasının yaptığı iki küçük tablo gibi eşi Ethel Gill’in hoşuna gidecek birkaç hediye getirmiş, o kadar.
H H H
Nâzıma Hanım’ın Amerika’ya yanında götürdüğü, Halûk tarafından sözü edilmeyen bir hediye daha vardı: Halid Ziya’nın hayranlıkla söz ettiği Şehname nüshası... Bu muhteşem eser, Halûk veya Amerikalı eşi tarafından Spencer adında birine satılmış, ondan da 1929 yılında New York Public Library’ye intikal etmiştir (Spencer Collection-Turkish Manuscript I). Uğur Derman, yok pahasına satılan bu şaheserin 591 varaktan oluştuğunu ve sadece Türk hat sanatının değil, 124 adet minyatürüyle Türk resim sanatının da en mükemmel örneklerinden biri olduğunu söylüyor.
Söz konusu Şehname nüshasını merhum Süheyl Ünver de 1958-1959 yılları arasında araştırmalar yaptığı Amerika’da görüp incelemiş ve bir defterine eserin minyatürlerinden birinin fotoğrafını koyarak şu notu yazmıştır: “Türkçe bir Firdevsi Şehname’si. Tevfik Fikret merhumun hususi kütüphanesinden eşi Nâzıma Hanım vasıtasıyla ve Amerika’da Hıristiyan olarak izini kaybettiren oğlu Halûk eliyle yok pahasına New York’ta Puplic Library’ye satılmış olan bu eserin emsalini Türkiye’de görmedim.”
NOT: Bugün yapılmakta olan seçimlerin milletimize barış, huzur ve refah getirmesini diliyor, yarın içim rahat olarak uyanmayı ümit ediyorum.