Gençler zaman zaman hangi kitapları okumaları gerektiğini sorarlar; tavsiye ettiğim kitaplar arasında Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir’i daima ilk sıralardadır. Edebiyat öğretmenleri ve üniversite hocalarının da öğrencilerinden okumalarını istedikleri kitapların başında Beş Şehir’in geldiğinden eminim.
***
Ankara, Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul’un anlatıldığı bu kitap, okuyucusunu hemen ele geçiren büyüsünü, yazarının üslûbundan, yaşadığı anın içindeki geçmişi bir yekûn halinde hissedişinden, dünyayı sürekli ince bir tülün ardından seyrediyormuş gibi manzarayı bir çeşit rüyaya dönüştüren hususi bakışından alıyor. Bu büyüye yakalanan okuyucular, kitapta atıfta bulunulan her hadiseyi, ismi geçen her şahsiyeti, her imayı bildiklerini farz ediyorlar. Hâlbuki Beş Şehir’e hakkıyla nüfuz edebilmek için çok zengin bir tarih, edebiyat, sanat kültürüne ihtiyaç vardır. Selçuklu ve Osmanlı tarihinin çeşitli dönemlerine öyle atıflarda bulunuluyor ki, özel bir gayret sarf etmeden ne denilmek istendiğini anlamak zordur.
Ahmet Hamdi Tanpınar
***
Beş Şehir dikkatle okunduğunda, Tanpınar’ın çok sayıda vak’anüvis tarihi ve seyahatname okuduğunu, resimden musikiye, mitolojiden evliya menkıbelerine zengin bir atıflar dünyasına sahip olduğunu, hem geçmişiyle ve bugünüyle Türk edebiyatını, hem Avrupa edebiyatını çok iyi bildiğini görüyor ve hayretler içinde kalıyorsunuz. Daha da önemlisi, Tanpınar bütün bu bilgileri eşsiz poetik duyarlığının imbiğinden geçirerek harika bir terkibe dönüştürüyor. Anadolu şehirleri hakkında çağdaşlarından Reşat Nuri Güntekin, İsmail Habib Sevük, Refik Halid Karay ve Nahid Sırrı Örik gibi usta yazarların kalemlerinden çıkma lezzetli metinler de var; fakat biz onları değil, Beş Şehir’i konuşuyoruz.
Tanpınar’ın metinleri sarıp sarmaladıkları bu şehirlerin adeta uzvi parçaları haline gelmiştir. Bu şehirler hakkında farklı bir şeyler söyleyebilmek için bu edebî zırhları delme mecburiyeti vardır.
***
Tanpınar, eserlerini Avrupalı okuyucuyu gözeterek yazsaydı, Türk tarihi ve kültürü hakkında geniş bilgi gerektiren bir metin yazmazdı. Onun amacı, söz konusu şehirleri anlatırken aynı zamanda hayatımızda devam eden şeyleri keşfetmekti. Dışlanmayı bile göze alarak eski kelimelerden vazgeçmeyişi, bu kelimelerden her birini bir “zaman kırıntısı”, daha doğru bir deyişle birer hafıza olarak görmesindendir. Bir yabancı bu hafızaya ve Beş Şehir’in üzerine oturduğu zengin kültüre nüfuz edebilir mi?
Beş Şehir’le aşağı yukarı dört aydır haşir neşirim. Dergâh Yayınları’nın talebi üzerine yeniden özel bir dikkatle okuyup daha iyi anlaşılması için notlandırmaya kalkışınca nasıl çetin bir ceviz olduğunu hayretle fark ettiğim bu kitabı gençlerin de rahatça okuyup anlayabileceklerini, zevk alabileceklerini zannetmekle hata ettiğimi düşünüyorum. Esere şu ana kadar düştüğüm notların sayısı iki yüz elliyi buldu.
Bu arada Arjantinli yazar Alberto Manguel’in Tanpınar’ın beş şehrini üçer beşer gün gezerek bir kitap yazmakta olduğunu duyunca çok sevinmiştim. Okumanın Tarihi, Borges’in Evinde, Hayali Yerler Sözlüğü gibi kitaplarını zevkle okuduğum Manguel’in -böyle zor bir işe soyunduğuna göre- Türkçe bildiği ve Türk kültürüne özel bir ilgi duyduğu zannına kapılmıştım. Aksi halde, basit, sathî gezi izlenimlerinden başka ne yazabilirdi? Beni dilini ve kültürü bilmediğim Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te bir tercümanla üç beş gün gezdirseler ne yazabilirim ki?
***
Tanpınar’in İzinde Beş Şehir, sonunda çıktı; hemen alıp okudum ve büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Manguel’in usta yazarlığını konuşturduğu sayfalar yok değil; ama kitap, Türkiye hakkında kafası peşin hükümler ve oryantalist klişelerle dolu bir yazarın kaleminden çıktığını ele veren imalarla dolu. Dilini, tarihini, meselelerini, iç dinamiklerini, acılarını, hangi badirelerden geçtiğini bilmediği bir ülke hakkındaki izlenimlerine rehberlerinin dikte ettirdiklerini de ekleyen “Erdoğan karşıtı” ve “Gezi’ci” Manguel, hem kendi yazarlığına, hem de Beş Şehir’e yazık etmiştir.
NOT. Rehberleri Manguel’e yanlış bilgiler de vermişler. Beş Şehir’in dördü sadece Ülkü dergisinde yayımlanmıştır. İkinci baskının tarihi 1957 değil, 1960’tır. Tanpınar, beş şehirden dördünde yaşamıştır. Zaman zaman ziyaret ettiği Bursa’da uzun süre yaşamışlığı yoktur.
Manguel’in şu cümlelerini nasıl anlamalıyız?
“Tanpınar’ın yirmili yıllarda ders verdiği liseden, Erzurum Lisesi’nden öğrenciler de İstanbul’daki yoldaşlarına destek vermek için Gezi Parkı protestolarına katıldı. Okulun içinde muazzam bir duvar resmi 1920 sıralarındaki Balkan Savaşı’ndan Türklerin Yunanları katlettikleri bir sahneyi gösteriyor.
Alberto Manguel
Bir Yunan bayrağı buruş buruş, atların nalları altında yatıyor. Belli bir şekilde anlatılmış bir hikâyenin hatırasındaki sebat. Bundan uzun yıllar sonra bir okul duvar resmi Gezi Parkı protestolarını mı resmedecek, Ermeni trajedisini mi? Ve kim kahraman olarak gösterilecek? Hangi bayrak yerde çiğneniyor olacak?” (s. 58-59)
NOT. Balkan Savaşı’nın tarihi 1920 değil, 1912’dir.
Anadolu kâşifleri
Tanpınar’ın Beş Şehir’iyle birlikte ele alınması gereken birkaç önemli kitap vardır. Bunlardan ilki İsmail Habib Sevük’ün Cumhuriyet gazetesinde 1936 yılında tefrika edilen seyahat yazılarının bir araya getirildiği Yurttan Geziler (1943) adlı kitabıdır.
İnsanlık tarihinin en aşağılık terör örgütü çirkin yüzünü dün de İstiklâl Caddesi’nde gösterdi. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa diliyorum. Milletçe başımız sağ olsun.