Harrangürra

Beşir Ayvazoğlu

Geçenlerde durup dururken dilime “harrangürra” kelimesi takıldı, sebebini siz tahmin ediniz artık. Eskilerden birçok yazarda rastladığım (Peyami Safa’nın bu başlığı taşıyan bir yazısı vardır), benim de zaman zaman kullandığım “gürültü patırtı, düzensizlik, kargaşa” anlamına gelen bir kelime...

“Lugatta pehlivanlık olmaz!” diye bir söz vardır; bazen sık sık kullandığımız kelimelerin bile ne anlama geldiğini açıklamakta zorlanabilir, çoğunun menşeini de bilmeyiz. Hele “harrangürra” gibi artık kimsenin kullanmadığı kelimelerin, hiç...

***

Her neyse, TDK Türkçe Sözlük’ün bendeki onuncu baskısına baktım, “harrangürra” yok. Bugün unutulmuş olsa da, yakın zamanlara kadar birçok yazarın kullandığı kelimeleri ihtiva etmeyen sözlüğe sözlük mü derim ben? İşin tuhafı, Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat’ında da bulamadım. Kubbealtı Lugatı’nda ise kelimenin anlamı verilmişse de ses taklidi olduğu iddia edilmiş.

En iyisi bir etimoloji lugatına müracaat etmekti. Andreas Tietze’nin sadece iki cildi yayımlanabilen Tarihî ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugatı’nı açtım. “Gürültü, karışıklık” diye açıkladığı “harrangürra”nın Farsçada “eşek” anlamındaki “hâr” kelimesinin çoğul hâli olan “hârân”la ilişkili olabileceğini düşünen üstad, “hârân-ı gûr” sözüne dikkatimizi çekmiş. “Gûr” da Farsçada “yaban eşeği” anlamına gelir.

Kısacası, “harrangürra”, Tietze’nin tahmini doğruysa, eşeklerin hep birden çıkardıkları sesleri ifade ediyor, diyebiliriz. Az kalsın unutuyordum: “Harran gürran”, “harala gürele”, “haygür”, “hırgür” kelimeleri de aynı anlama gelir ve birbiriyle ilişkilidir.

Velhasıl, etimoloji zevkli bir bilgi dalıdır.

***

Türkiye Türkçesinde kullanılan herhangi bir kelimenin etimolojisi merak edildiği zaman bakılacak ilk lugatlardan biri, hiç şüphesiz, Andreas Tietze’nin lugatıdır. Türk dili ve kültürüyle ilgilenip de Tietze ismini bilmeyen birini düşünemiyorum. Doksanına kadar yaşayan bu büyük Türkoloji âliminin bir ömür verdiği abidevî lugatının birinci cildi (A-F), Österreichische Akademie der Wissenchten ile anlaşan Simurg Kitapçılık tarafından 2002 yılında yayımlanmış, ne var ki bazı problemler yüzünden diğer ciltler kalmıştı. F-J harfleri arasını kapsayan ikinci cilt, 2009 yılında adı geçen akademi tarafından yayımlandı, fakat arkası gelmedi. Bu lugata bir ara TDK’nın talip olduğuna ve ilgili kurumla görüşmeler yaptığına dair haberler de çıkmıştı.

Andreas Tietze, İstanbul Üniveristesi’nde görev yaptığı yıllarda.

Yirmi gün kadar önce Ankara’da bir dost toplantısında görüştüğümüz Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, sohbet sırasında başkanı olduğu Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) tarafından Tarihî ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugatı’nın yedi cilt olarak yayımlanacağını söyleyince ne kadar sevindiğimi tahmin edemezsiniz.

Tietze’nin, lugatını S harfine kadar hazırladığı, ancak devamının öğrencileri tarafından rahatlıkla işlenebilecek fişlerde olduğu söyleniyordu. Müellifinin altmış küsur yıllık birikimini yansıtan lugat, bana sorarsanız, sadece Türkçe söz varlığının etimolojik analizi değil, aynı zamanda Türk kültürünün kökleri ve tarih boyunca ilişki kurduğu kültürlerle akrabalık derecesi hakkında da açık bir fikir verecektir.

Ahmet Cevat Bey’in verdiği bilgiye göre, Tarihî ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugatı, sağlığında Tietze Hoca ile çalışmış değerli bir dilci olan Semih Tezcan’ın koordinatörlüğünde uzman bir ekip tarafından yayına hazırlanıyor. Altmış bin civarında kelimeyi ihtiva eden lugatın ilk ciltleri önümüzdeki yıl yayımlanacak. Yani artık Türkçe kelimelerin de, sözlüğümüze başka dillerden girmiş “harrangürra” gibi kelimelerin de menşelerini rahatça öğrenebileceğiz.

Etimoloji sözlükleri

Türkçe etimoloji sözlükleri hakkında geniş bilgi edinmek isteyenlere Mehmet Ölmez’in Kebikeç dergisinin 1998 tarihli 6. sayısında yayımlanan “Etimoloji Sözlükleri” başlıklı makalesini tavsiye ederim. Ben sadece Hasan Eren’in Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü (1999), İsmet Zeki Eyüboğlu’nun Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü (2004), Sevan Nişanyan’ın “Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü” alt başlığını taşıyan Sözlerin Soyağacı (2002) ve Tuncer Gülensoy’un iki ciltlik Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü (2011) adlı eserlerini hatırlatmakla yetiniyorum.

Türk ve Türkçe dostu bir ‘eloğlu’: Andreas Tietze

Türkiye Türkçesinin doğru dürüst bir etimolojik lugatını bile “elin oğlu” yazmış diyeceğim, ama dilim varmıyor. Türkçeyi aksansız konuşabilen Tietze’nin çocuklarına Türkçe isimler verdiğini İlber Ortaylı’dan öğrenmiştim.

Viyana’da, 22 Aralık 2003 tarihinde beyin kanaması geçirerek ölen Tietze, kolayca dil öğrenebilen şanslı insanlardandı; lise talebeliği sırasında modern Yunanca öğrenmiş. Hemen ardından Rusça... Hem de bir yaz mevsimi dağa çekilip onlarca Rus romanı okuyarak... Yine lisedeyken modern Arapçaya, sonra Farsçaya yönelmiş.

Viyana Üniversitesi’nde iktisat tarihinin yanı sıra Doğu Avrupa ve Balkan tarihi okuyan Tietze, Balkan dillerinin de neredeyse tamamını biliyordu. Balkanistik alanında Türkçe öğrenmeden ciddi bir iş yapılamayacağını anlayınca, üniversiteyi bitirir bitirmez, masa başı çalışan Avrupalı Türkologların aksine Türkiye’nin yolunu tuttu. On beş ay boyunca İstanbul ve Bursa’da yaşayarak Türkçesini geliştirdi. İtalya’da, İtalyan merkantilizminin tarım politikası üzerine hazırladığı tezle doktorasını aldıktan sonra Türkoloji çalışmalarına döndü ve 1938 yılında, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde İngilizce ve Almanca okutmanı olarak göreve başladı. 1952 yılına kadar sürdürdüğü bu görevi sırasında vakıf kütüphanelerinde yazmalar üzerinde çalıştı; Helmuth Ritter’le bir Türkçe-Almanca Sözlük yazdı ve Redhouse’ın yeni baskısını hazırladı.

İnanılmaz bir çalışma azmine sahip olan Tietze’nin 1958 yılında kaleme aldığı, Türkçede kullanılan İtalyanca ve Rumca menşeli gemicilik terimlerine dair eseri de Türk dili çalışmalarına önemli bir katkı olarak kabul edilmektedir.

Tietze’nin bütün çalışmalarını bu kısa yazıda özetlemek elbette mümkün değil. Merak edenler, Prof. Dr. Hasan Eren’in TDK tarafından yayımlanan Türklük Bilimi Sözlüğü’nün “Yabancı Türkologlar” konulu birinci cildine bakabilirler..

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.