‘Geceleyin bir ses böler uykumu’

Beşir Ayvazoğlu

Geçen ayın sonlarına doğru, Sivas’ta İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün Cumhuriyet Üniversitesi Rektörlüğüyle birlikte düzenlediği “Türk Kültürünün Büyük Emektarı Ahmet Kutsi Tecer Sempozyumu” hakkında iyi şeyler duydum. 1930-1934 yılları arasında Sivas Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği ve Maarif Müdürlüğü yapan, soyadını da Sivas yakınlarındaki bir dağdan alan Ahmet Kutsi, önemli bir şair, oyun yazarı ve kültür adamıdır. Aslında bu sempozyumun geçen yıl yapılması gerekirdi; çünkü 2017, şairinin vefatının 50. yıldönmüydü.

Ahmet Kutsi Tecer, Sivas’ta hiç boş durmamış, halk edebiyatı ve halk kültürü üzerine önemli çalışmalar yapmıştı. Sivas Halk Şairlerini Koruma Derneği’nin kurarak başkanlığını üstlendiği ve 5-7 Kasım 1931 tarihleri arasında düzenlediği Sivas Halk Şairleri Bayramı’nda birçok halk şairinin tanınmasını sağladığı unutulmamalıdır. Bunlardan biri de Âşık Veysel’di. Henüz usta malı satmakla beraber sesi, tavrı ve mızrap vuruşundaki farklılıkla dikkatleri üzerine çeken Veysel’in önü, Halk Şairleri Bayramı ve Ahmet Kutsi’nin himayesi sayesinde açılmıştır.

***

Ahmet Kutsi’nin büyük keşiflerinden biri de Muzaffer Sarısözen’di. Sivas’ın köklü ailelerinden Sarıhatipzadeler’e mensup olan Sarısözen, müziğe duyduğu büyük ilgi dolayısıyla, Sivas ili hesabına İstanbul Belediye Konservatuarı’nın keman bölümünde okutulmuş idealist bir müzik öğretmeniydi. Memleketine bir misyon vehmiyle dönmüş ve Sivas’ta Batı müziği eğitimi veren bir okul açmaktır istemişti. Bu teşebbüsünün öğrenci bulunamadığı için başarısızlıkla sonuçlanması yüzünden büyük bir hayal kırıklığı yaşayan Sarısözen, 1930 yılında Sivas’a edebiyat öğretmeni olarak tayin edilen ve bir süre sonra Maarif Müdürlüğü’nü üstlenen Ahmet Kutsi Tecer’in teşvik ve telkinleriyle hayatına yeni bir istikamet belirledi. Halk musikisi… Halk Şairlerini Koruma Derneği’ni birlikte kurup Halk Şairleri Bayramı’nı birlikte tertip ettiler.

Sarısözen’in yayımlanan ilk yazısı, muhtemelen Halk Şairleri Bayramı vesilesiyle basılan broşürdeki “Sivas Halayı” başlıklı yazıdır.

***

İlk şiirleri Dergâh ve Millî Mecmua’da yayımlanan Ahmet Kutsi Tecer’in ilk şiir kitabı ise Şiirler (1932) Sivas Kâmil Matbaası’nda 250 adet basılmıştı. Yıllar önce bir sahaftan aldığım, fakat maalesef kaybettiğim bu kitap hakkında Nurullah Ataç’la Tanpınar arasında bir tartışmanın cereyan ettiğini, Turgut Çeviker tarafından hazırlanan ve geçen yıl yayımlanan Ahmet Kutsi Tecer’e Armağan isimli kitaptan öğrendim.

Nurullah Ataç, yakın dostu olan Ahmet Kutsi’nin şiirlerini, bütün hüsnüniyetine rağmen sevemediğini, hatta onun bir şair olduğundan bile şüphe etmeye başladığını açıkça ifade ettiği yazısında, “O, şiiri tabii bir surette söyleyemiyor, bir hissi, bir hayali vezne koyabilmek için sözü eğiyor, büküyor, anlaşılmaz bir hale koyuyor,” dedikten sonra “Yarasa” şiirini didiklemeye başlıyor.

O tarihte henüz Nurullah Ata olarak bilinen ve ortalama Türkçeyle yazan Ataç’a göre, Ahmet Kutsi, birçok kelimeyi kafiye hatırı için kullanan, Türkçenin nahvini cendereye sokarak anlaşılmaz mısralar yazan bir şairdi, yani vezne ve kafiyeye hükmedemiyordu. Bunu başaramayan bir şairin şiiri bırakması, nesirle iktifa etmesi gerekirdi. Yazısını, kendilerinden güzel eserler umduğu, fakat henüz kudretini gösterememiş şairler arasına koyduğu aziz dostunun beğendiği tek şiiri olan “Nerdesin?”le noktalayan Ataç’ın son cümlesi, Ahmet Kutsi’nin gönlünü almak için yazılmış gibidir: “ Bunda Verlaine’i andıran bir eda var; o şairi andırmak da her gencin harcı değildir.”

Ahmet Kutsi’nin şiirleri hakkında benim görüşümün Ataç’ın görüşüne yakın olduğunu da ifade etmeliyim.

***

Nurullah Ataç’ın eleştirisine cevap, Ahmet Kutsi’nin çok yakın dostlarından olan Ahmet Hamdi Tanpınar’dan gelir. Ataç’ın tam aksine, Ahmet Kutsi’yi şair olarak çok önemseyen Tanpınar, onda sadece güzel mısraların değil, olgun kıt’a ve mükemmel manzumenin bulunduğu kanaatindedir. Tanpınar’ın yazdıklarını ve Nurullah Ataç’ın cevabını merak eden okuyucularımın Ve Yayınevi tarafından yayımlanan Ahmet Kutsi Tecer’e Armağan kitabına müracaat etmelerini tavsiye ederim.

Yukarıda da ifade ettiğim gibi, Turgut Çeviker tarafından özenle hazırlanan kitapta, Ahmet Kutsi hakkında Tanpınar’ın yazdığı diğer yazıları ve birçok yazarın yazdıklarını okumak mümkün. Aynı zamanda bir albüm niteliği taşıyan Armağan’da Ahmet Kutsi’yi bazı ressam ve karikatüristlerin gözleriyle görüyoruz.

Ahmet Kutsi’nin bütün şiirleri yıllar sonra kızı Leyla Tecer tarafından bir araya getirilmiş ve Kültür Bakanlığı tarafından yayımlanmıştı: Ahmet Kutsi Tecer’in Bütün Şiirleri (2001). Ancak şairin 1932 yılında Sivas’ta yayımlanan şiir kitabındaki bazı ithafların niçin çıkarıldığını anlayabilmiş değilim. Bu kitaptaki “Çıngırak” şiiri Reşat’a (hangi Reşat olduğunu bilmiyorum), “Besbelli” şiiri Peyami Safa’ya, “Lâhit” şiiri de Ressam Halil’e (Dikmen) ithaf edilmiştir. Bu isimler arasında Tanpınar’ın niçin bulunmadığını sorabilirsiniz. Ona da 1959 yılında Türk Dili dergisinde yayımlanan “Ağaç” isimli uzun, destansı şiirini ithaf edecektir.

Bu vesileyle aziz şaire Allah’tan rahmet diliyor ve bu yazıyı onun en güzel şiiri olduğunu düşündüğüm “Nerdesin”in her okuyuşta içimizi ürperten ilk mısralarıyla noktalıyorum.

Geceleyin bir ses böler uykumu,

İçim ürpermeyle dolar, “Nerdesin?”

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.