Kelime, canlıdır. İnsanın içinde nasıl yaşarsa hayatın ortasında da aynı şekilde yaşar. İnsanda tutunamayan kelimeler, dışarıda da kendine sağlam bir yer bulamaz. Kelimenin de bir mayası var. Güçlü bir kelime yazıyı ve şiiri taşıyan sütunlar gibi hayatı da temelinden kavrar, onu büyük bir mana ile yeniden inşa eder. Kelime, bütünlüğü olan her şeye sirayet eder, sirayet ettiğini güçlendirir.
Kelime güller gibi kendi köklerinden doğar. Geleceğe köprü kuran, zamanın ruhunu, rengini insana fısıldayan, sözü güçlü kılan, insanı yontan, zamanı inşa eden o estetik ruhtur.
Hayat ahenk ile kaimdir, onu dil ile kavrar insan. Söze hakim olunmaması, sözde aslın görülmemesi, dil kadar hayatın da ahengini bozar.
Telaffuz edilen her kelimenin içinde bir insan var. İnsanın özünde bizi biz kılan nefes, ruh vardır. O nefese, o kelimeye erdiğimizde insan olmaya vasıl oluruz.
Sade ve sahici “söz”e, zamanı aydınlatan kelimeye nasıl ulaşacağız? Meselenin zorluğu orada. Hem kadim olanı bileceğiz hem zamanı kadim olana bağlayacağız.
***
Her çağın bir ruhu, bir dili, bir sözü var. Her çağ kendine özgü tefekkürü zorunlu kılar. Tefekkür ise kelimeler aracılığı ile doğar. Kelimelerin hayatı fikirlerin hayatından ayrı görülemez. Kelime de düşünce de bakım ister. Söze hayatiyet veremeyen, tefekkürden uzak durur.
Kelimeler dönüşür, hayat dönüşür, canlar dönüşür.
Her çağ kendine özgü bir karakter taşır. Söz, çağının ruhuyla söylenir.
“El-hamdu l’illahi Rabb’il-âlemîn” ayetinin manası hiç değişmedi. Kıyamete kadar da değişmeyecek.
Çağın ruhuyla ayetin buluştuğu yer neresidir? Zamanın ruhuyla kavranamazsa ayet, mana daralır ve daha da geriye düşer. O ayetten insanlar beş yüz sene önce de etkileniyorlardı, heyecan duyuyorlardı.
Aşk veriyordu, zihni parlaklık veriyordu ve insanlar o ayeti bir kavrayış olarak daha ileriye taşımanın telaşı içindeydiler. Önemli olan bugünün diliyle, bugünün heyecanıyla o ayetle muhatap olunup olunmadığıdır.
İnsanın sözüyle Hakk’ın sözünün buluştuğu yer…
Sözün sözü doğurduğu, kelimenin bizi getirdiği yer…
***
İnsan, sözünü/kelimesini söylemeye devam edecek kuşkusuz. Toprağını, sözün en güzelini, en mahremini, en aşikâr olanını aramaya...