Bir yerden ayrılıyoruz ama ayrılmış gibi değiliz. Hissedilmiyor ayrılığımız. Ayrıldığımız yeri boşaltmış olmuyoruz.
Bir eksiklik hissedilmiyor biz gidince.
Biz gittiğimizde sahipsiz kalan bir sıfat yok.
Terkettiğmiz cümleler yarım kalmıyor. Belki de cümleler ilk terkeden oluyor.
Hiçbir kelime bizi ifade etmek için gönüllü olmuyor. Gönlü yok bizi yad etmeye dahi bilumum kamusların.
Hiçbir zamir bizi anlatmaya razı değil.
Bir muhabbete yol açmıyor nazarımız. Bakışlarımız boş, zihinlerimiz bulanık, zatımız dalgın ve hülyalarda.
Ne kadar uğraşırsak uğraşalım bir gönle girebilecek masumiyetimiz yok.
Ne yapsak yaptığımızı bir fiile uyduramıyoruz. Halimiz perperişan. Bunu da pek gördüğümüz söylenemez.
***
Sözlüklerde ‘tanımsız’ kelimesi bizim için tanımlanmış. Orası kesin.
Hiçbir sese, mekana, neşeye ve kavgaya dahil değiliz.
Kaybettik. Ben ayrılığı seçtim. Sen yalnızlığı. Yani herkes yola düştü. Yollarımıza intizar düştü.
***
Şimdi bir ‘müşteri dünyası’nda yaşıyoruz. İnsanlar görüyorum hayata müşteri olmuşlar. Yani meraklarına, yani ekranlara, yani pazarlara ve kalplere müşteriler...
İnsanlar her çeşit yaşam kılıfıyla kamufle oluyorlar artık.
Kalp kriz yeridir artık, muhabbet yeri değil.
Senin ve benim mevsimleri yaşayacağımız bir alan, hürmeti belli edeceğimiz bir mertebe, beraber erişeceğimiz bir ruh makamı var mı? Yerini feryatlar aldı.
Ömrümüz, gönlümüz, sözümüz nerede kaldı? Biz neredeyiz?
***
Yolcu! Önce sağa sonra sola bak. Sonra yoluna bak. Dahası kendine iyi bak. Bir günü daha uğurlamaktayız, bir geceyi daha karşılayarak.
Uzakları seyre dalarken vicdanın rahat olsun. Elinde hikmetli güzelliklerden var mı ona bak. Yokluğunun değil, varlığının yerini kontrol et. Ne kadar var olabilmişsin. Ne kadar dokunabilmişsin kendine. Kendine iyi bak. Kendinden başkasının hesabını vermeyeceksin. Kendi dostluğunun, kendi postunun, kendi aşkının, kendi ışığının hesabıyla muamele göreceksin.
Görünmek kaygın olmasın. Kendinden başkasını hakir görme. Kendini benlik sınırlarında görme. Kendini görünmezlik testine tabi tutma.
Herkes nasibine düşeni yaşar ve taşır. Hesabı bırakalım, kitaba bakalım. Heybemizde yara alan kalbimiz, heybemizde hüzünlü türkümüz varsa, ne çıkar yanımızda kimse olmasa. Ne çıkar yaşamak dedikleri tahmin edilemez bir rüyaysa!