Gariplere, âşıklara dost olanlara bin selam” diye başlayan bir mektup aldım. Mektup Isparta’dan geliyor. Üç ihlas bir fatiha ile geldiği belli. Âşıklara, gariplere dost olabilmek, Allah’ın sevdiği kuluna lütfu. Sevgili Alper Saatçi’ye bin selam. Noktasına virgülüne dokunmadan paylaşmak isterim. Bu hafta nasibinize düşen yazı da bu olsun.
***
“Şehirler hayatın başladığı, sürdüğü ve nihayetinde son bulduğu mekânlar. Her insan bir şehirle anılıyor, şehirler alnımızda taşıdığımız bir levha bu yüzden.
Isparta’da doğdum ama o şehri bir türlü sevemedim. Ama bu şehir beni üç naçar adamla tanış eyledi. Onları anlatacağım sizlere.
İlki, Bilal Abi. Âmâ bir adam, feleğin çirkinliğini görmeye dayanamamış güzel gözleri, küçük yaşlarda kaybetmiş görme yetisini. Onu çocukluğumda babamın vasıtasıyla tanıdım. Çarşıya her çıktığımızda görür ve uğrardık yanına.
Elinde sazıyla bir bankta oturur adeta bir mesai gibi akşama kadar çalardı. Ama her güzelliğe saldıranlar ona da bulaştı, nefretlerini kusup aldılar elinden sazını. Bu gözlerini kaybetmesinden daha fazla acıttı canını belki, lakin vazgeçmedi türkülerin şifalı nağmelerinden.
Bu sefer bir radyoyu yoldaş edindi kendine. Onun gönlünü kıranlara da kızgın değil, rahatsız olmasınlar diye radyonun sesini kısıp kulağına dayıyor.
Türkistan’ın ovaları kadar geniş gönlüne kurban.
Bilal Abi, hiç küsmemiş hayata. Türkiye’nin dört köşesinde devletin çeşitli okullarında kendisi gibi gözlerini kaybeden arkadaşlarıyla birlikte tahsil yapmış. Bir güzelin çalımına kanmak her erkeğe farzdır, âşık da olmuş tabii. İmtihanı, bu mevzuda da devam etmiş, kavuşamamışlar.
Acılarla kavrulan bu güzel adam, şimdi mesaisine Isparta’nın küçük çarşısında bir mağazanın kapısının önünde oturarak devam ediyor. Kalbinizin orta yerinden kopup gelen küçük bir sadakayla ömrünüzce size yetecek müthiş bir dua işitebilirsiniz.
***
Bir de Ali Abi var. On yaşında bir çocuğun masumluğunu taşıyan, gülüşüyle içimizi ısıtan meczup bir adam.
Yaz kış üstünden çıkarmadığı şişme yeleği, tişörtü ve kotuyla sabahtan akşama kadar dolaşır çarşıda. Tüm kahvehanelerin, lokantaların müdavimidir. Ondan para alınmaz, çayı kupada verilir.
Ali Abi deyince aklıma ağzından düşmeyen piposu gelir. Kendinden beklenmeyen bir çeviklikle, hepimizi şaşırtarak şipşak doldurur piposunu ve içmeye koyulur. Dumanını da sevdiğinin yüzüne savurur.
Akıl sahiplerinin birbirinin yüzüne dahi bakmadığı, hayatın insanı tebessüm ettirecek küçük şeyleri dahi elimizden birer birer aldığı bu devirde Ali Abi her gördüğüne halini hatırını sorar. “N’abıyon abi? Hee” deyiverir, bir de sizi çok sevdiyse yanağınızdan bir makas alır. Karşılığını verip siz de ondan bir makas alırsanız, dünyanın en mutlu insanı olur. Dünyanın en mutlu insanı olursunuz.
Ali Abi için izin veya destur gereksiz şeylerdir, masanıza gelip “Otırıyım mı otırıyım mı hee?” deyince onun o çocuk gönlünü kırmak olur mu?
Çocuk gönlüne kurban.
Babasını çok sever Ali Abi. Olur da kızdırırsanız babasına şikayet edeceğini söyler.
Peki, neye kızar?
Fotoğraftan, kameradan ölümüne korkar, ısrar ederseniz de okkalı bir küfür savurur.
Gerçi, şu hayatta beraber bir fotoğrafımızın olmasını çok isterdim. İnsan hayran olduğu ünlüyle anı ölümsüzleştirmek istemez mi hiç?
***
Isparta’nın bana armağan ettiği son gönül ehli, Deli Amat.
Deli Amat hakkında meşhur bir efsane var. Gerçek mi değil mi bilinmez, adı üstünde efsane.
Köyünde bir kızı sevmiş, vermemişler. Vicdansızlık bu ya, bir de gözünün önünde başka bir oğlanla evlendirmişler sevdiğini. Nikâhın kıyıldığı gün büyük bir buhran geçirmiş Amat Abi, öyle ki soğuk bir gece vakti ta köyünden şehre kadar yalınayak yürüyüp gelmiş. Gönül dağından yuvarlanıp gelen bir çığ alıvermiş aklını.
Amat Abi, geçimini çöpten, sokaktan eskiler toplayarak sağlıyor. Ama farkı kalitesinde tabii. Memlekette herkesin bildiği, bilmeyenin de “32 DELİ AMAT 32” plakasıyla anlayacağı bir el arabası var. El arabasında yakışıklılığın kitabını yazdığı janti bir fotoğrafı var, üstüne üstlük sanayide taktırdığı hoparlörden de bangır bangır oyun havası çalar. Onu el arabasıyla giderken bir anda her şeyi unutup oyun havası oynarken görürseniz şaşırmayın. Daim olan neşesine kurban.
Amat Abi, ayrıca çok duyarlı bir vatandaş. Otomobillerle birlikte kırmızı ışıkta bekleyecek kadar hem de… Öyle işte”
Daha ne olsun sevgili Alper. Yoluna sevgiler, yollarına çiçekler.