Toplantı cumhuriyeti III

Bekir Fuat

Çok büyük bir sorunumuz var” diye giriş yaptı toplantıya emekli bankacı apartman yöneticisi. “Kedi!” dedi, “Kedi yaşıyor çatıda, Kapıcı Rasim’in çocuğu almış içeri.”

“Yalan” diye haykırdı Rasim. “Yalan söylüyorsunuz!” dedi bir anda kendini tutamayıp. “Kızım kedilerden korkar benim, kendi girmiş.” Daha da sesini yükseltecekti ki salonda oturan saygın meslek sahibi üniversite mezunu beyefendilerin ve birkaç hanımefendinin “Bu ne küstahlık böyle!” dercesine gözüken dik bakışları görünce yutkundu ve sustu istemeye istemeye. Başını eğdi “la havlee…” gibisinden sesler çıkardı.

***

Ev sahibi Hakan Bey: “Ne zararı var Allah aşkına kedinin?” diye düşündü. “Kedi bu, iki güne kalmaz gider.” Kendi hayal dünyasına daldı iyice. Köyünü özlemişti, biricik anasını.

En üst katta oturan, sarışın, yüzü rengârenk boyalar içinde, en az 50 -ki 45 yaşında olduğunu söylerdi her fırsatta- yaşındaki emekli öğretmen Figen lafa karıştı: “Geceleri hiç susmuyor. Miyav da miyav. Ne var sanki ayol. Bir türlü uyuyamıyorum. İstemem bir de apartmanda kedi. Yeterince gürültü yapan çocuk var zaten!”

Bunun üzerine ortalık iyice kızıştı. Çevre mühendisi Cahit Abi emekli öğretmen Figen Hanım’ın sözlerinden alınmış olacak ki birden ayağa fırladı: “Ne var çocuklarımızda Figen Hanım, tüm gün okuldalar. Hangi ara gelip gürültü yapıyorlar. Lütfen abartmayın. Sonuçta onlar çocuk, oyun da oynayacaklar elbet!” Salondaki diğer çocuk sahibi apartman sakinleri onayladı onu, başlarını yavaşça aşağı yukarı sallayarak. Cahit Abi etrafa çaktırmadan göz gezdirdi, yalnız olmadığını görünce savaştan çıkan muzaffer bir komutan edasıyla oturdu koltuğuna sırıtarak.

Emekli öğretmen Figen bozuldu. Bir şeyler söyleyecek oldu. Ama telefonu çaldı, sinirli sinirli odayı terk etti arayana cevap vermek üzere. Bu sırada iki apartman sakini arasında değişik bir muhabbet geçmekteydi. A apartman sakini: “Aslında Albay Rasim bey toplantıdan erken ayrılırsa, Cahit Abi’yle şu FETÖ işini konuşabiliriz” dedi. Şu isimleri vermem lazım bir an önce. B apartman sakini: “Haklısın” dedi, bir an önce gitse de asıl mevzuyu konuşabilsek. Bir kedidir tutturmuşlar.” İki sakin de verip veriştiriyordu öbür taraftan: “Gelen polis memuru apartman kamerasına bakmak istedi fakat çalışmadığı için gösteremedik, bir an önce yapılmasını söyledi.” “Tamam da” dedi öbürü; “Daha önce kaç kere söyledim, toplantılarda dile getirdim ama hâlâ yapılmamış, demek ki kameramız da çalındı o da kayıp. Saldım çayıra, mevlana kayıra.”

Onlar kendi aralarında öylece konuşurken salonda soğuk savaş dönemi başlamıştı. Nedenini tam olarak kimsenin anlayamadığı bir problemden dolayı yönetici, Cahit Abi’ye bağırıyordu avazı çıktığı kadar: “Sen nasıl mühendissin ulan? Bir de üniversite mezunu olacaksın!” Mühendis Cahit, sorunu pek kavramasa da: “Ama buraya geliyorsa o da gonuşacak! Gonuşacak, işte o kadar!” kendisinden bahsedildiğini yeni yeni fark eden yirmi iki yaşındaki edebiyat öğrencisi delikanlı: “Güzel bir noktaya parmak bastın Cahit Ağbey” dedi ses çıkarmış olmak için. Kendi içindense bitse de gitsem eve, vurup kafayı yatsam öğlene kadar diye düşünüyordu.

Bir önceki toplantıda olduğu gibi bu toplantıda da mevzudan kopan Haluk ve Emre beyler Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli diye başlayan konuşmalarını Abdullah Gül ve Meral Akşener’le sürdürmekle meşguldüler.

İki kadın kendi arasında muhabbete dalmış, çaylarını yudumlayıp ara sıra bastırdıkları kahkaha sesleriyle ortama renk katıyorlardı. Emekli öğretmen Figen kimseciklere çaktırmadan dışarı çıkmıştı. Tiyatroya gidecekti, kendisi gibi oldukça tuhaf, müzelik, çakma sarışın arkadaşlarıyla. Apartman yöneticisi Nurşen ve mühendis Cahit iyiden iyiye laf dalaşına girmişlerdi. Cam kenarındaki 7-8 yaşlarındaki ev sahibi Hakan Bey’in oğluysa kedinin usulca apartman kapısından dışarı çıktığını görmüştü. Bunu babasına söylemeye çalışıyor fakat babası onu dinlemiyordu, ayın 15’ine kadar nasıl elindeki parayla idare edeceğini düşünüyordu. Çok dertliydi kendince.

***

Evet, kediyi herkes unutmuştu, zavallı minik kedicik kendine yeni bir sayfa açarak yan apartmana doğru yürüyordu. Tüm arzusu sade ve sakin mahlûkların içinde yaşamaktan ibaretti aslında.“Şu insanlar ne garip mahlûklar!” dercesine miyavladı… Sonra fikrini değiştirip tek hamlede çöp tenekesine zıpladı.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.