Başlamanın güzelliğine, bitişin şükrüne. Yaşamın kolları arasında, bağrına basılmayı beklerken incinen kalbimize…
Her şey sürükler insanı. Susuzluk, yolsuzluk, izsizlik, kimsesizlik… Yaşamdan değil, yaşayamamaktan şikâyet ederiz.
Kahır, sabır, kaçışlar, kalışlar, çiçekler hepsi yerli yerinde. Yerini beğenmeyen arzularımız ve bakışlarımız.
Ne arzularımızı ne de bakışlarımızı yerleştirebiliyoruz.
***
Bakmak, yaralar. Ve fakat bakmanın güzelliğinde biraz da “son kez” olması vardır. Bir tekrarı daha var zannettiğimiz hiçbir şey aynı büyüyle belirmez gözlerimizde. Biz büyürüz, gözlerimizi döndüğümüz hakikat de dönüşür.
Bakmak bu yüzden elemdir çoğu zaman. Gördüğün yaraların izi olursun. Baktığın yer yaralar. İşte yaranın yeri, apaçık oradadır. Hayat ve rüya iç içedir orada. İçimiz orada sızlar. Sonsuzluğa duyulan hasret orada sızlatır.
***
Dünyanın bütün yağmurları yağsın içimize. Gözümüzü yummak ya da açmak için şaşıralım. Bakınca ganimet alamamaktan değil ıstırap duymak için şaşıralım.
Ve bakışımız ulaşmaz Tanrı’dan gayrısına; hasret biziz, hayret biziz, biziz Tanrı’nın bakıştıkları...