Geçenlerde bir haber dikkatimi çekti. Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu’nun (Kırımoğlu) torunu olmuş. Ama torununu göremeden İngiltere’ye uçmuş. İnşallah torunu doya doya vatanı Kırım’da yaşar, vatanında mutlu ve mesut yaşlanarak hayata gözlerini yumar.
***
Kırımoğlu’ndan söz etmek istiyorum ama ondan önce birkaç söz...
Kırım, Karadeniz’in kuzeyinde dünyanın en güzel yarımadası. Bir gecede evlerinden alınarak sürgüne gönderilen Kırım Türklerinin vatanı. Kırım Türkleri bundan 70 küsur sene önce Sovyet yönetimi tarafından hayvan vagonlarına doldurularak Sibirya ve Orta Asya çöllerine sürgüne gönderildi. Bu insanlık faciasında 423 bin Kırım Türkü 22 gün süren sürgün ve sonrasındaki birkaç ay içinde soğuk, hastalık ve açlıktan hayatlarını kaybederek şehit oldu.
***
“Mustafa Kırımoğlu kim?” diye soranlar olabilir. Hemen söyleyeyim: Kırım’da doğmuş, altı aylıkken 18 Mayıs 1944’de bütün Kırım Türkleri gibi hayvan vagonlarına kapatılıp sürgüne gönderilmiş, hayatı mücadeleyle geçmiş bir lider. Bir vatansever, yılmaz bir mücadele insanı, örnek bir Türk büyüğü.
İnşallah torunu doya doya vatanı Kırım’da yaşar dedim. Ama kadere bakın, o da sürgünde doğdu. Tıpkı babası Hayser gibi. Hayser Cemil, Zıryanka’da doğmuştu. Zıryanka neresi, Kırım neresi? Zıryanka’ya Moskova’dan uçakla gitmek 14-15 saat. Kısaca Sibirya dediğimiz Saha Türklerinin yurdu Yakutistan’da yani. Sovyetler Birliği döneminde ölüm vadisi olarak adlandırılan Kolıma nehri vadisinde. Bu bölgede Stalin devrinde ve sonrasında on binlerce mahkum maden ocaklarında hayatını kaybetmiş.
Kırımoğlu da Zıryanka’ya ‘mecburi sürgün ve çalışma cezası’na yollandığı sırada tanışır eşiyle. Safinarhanım da Kırım Türküdür. Uzun süre mektuplaşırlar sonra Safinarhanım’ın uzun ve meşakkatli yolculukla Zıryanka’ya gitmesiyle evlenirler.
“Kırımoğlu: Bir Halkın Mücadelesi” belgeselinde seyrettim. Mustafa Kırımoğlu, başka hiçbir Müslümanın olmadığı bu yerde doğan oğlunu kucağına almış, kulağına -atalarından büyüklerinden bildiği öğrendiği kadarıyla- ezan okuyordu. “Allahuekber Allahuekber! Oğlum, senin adın Hayser olsun.” diyordu. Orijinal ses kaydını belgeselde izlerken, yüreği olan herkesin gözleri dolar.
***
Gazi Giray’ları, İsmail Gaspıralı’yı, Cengiz Dağcı’yı, Bekir Çobanzade’yi, Numan Çelebi Cihan’ı yetiştiren toprakların çocuklarındaki vatan sevgisini Stalin de Sovyet rejimi de öldüremedi.
O vatan aşkı Mustafa Kırımoğlu gibi bir kahraman çıkardı. Kırım Türkleri 15 yıldan fazla Sovyet hapishanelerinde kalmış Kırımoğlu önderliğinde olağanüstü bir mücadeleyle vatanlarına dönmeyi başardılar. Teröre, şiddete başvurmadan, bir tek masumun gözyaşını dökmeden.
***
Camilerini, mekteplerini, milli müesselerini, medeniyetlerini yeni baştan kurarken, herşey yeninden vatanda çiçeklenirken kış, zalim kış yeniden geldi Kırım’a.
2014 yılında Kırım yeniden işgal edildi Putin Rusya’sı tarafından.
Açıkça söylemeliyiz: Biz şimdi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i normal bir devlet başkanı, normal bir demokrat ve normal bir insan olarak görüyoruz. Putin’in Rusya’sını her hangi bir Rusya olarak değerlendirmek mümkün değil. Putin Rusya’sı Komünizmin ilkel ekonomik sisteminin kısmen devre dışı bırakıldığı Sovyetlerin devamından başka bir şey değil zihniyet olarak. Putin Rusya’sı hiçbir zaman ve hiçbir şart altında eski Sovyet coğrafyasında eski tahakkümünü şu veya bu şekilde kurmaktan vazgeçmedi. Vazgeçmediklerini görüyoruz.
Kırımoğlu yeniden sürgün edildi vatanından. 75 yaşında, sürgünde sabırla, inançla mücadelesini sürdürüyor. Rusya Kırım’ı işgal ettiğinde -1914- Rusya’ya ve Putin’e güzellemeler yapanlara şöyle demişti: “Siz galiba Rusya’yı yeterince tanımıyorsunuz, 200 yıldır onların esaretinde yaşıyoruz, ondan önce üç asır savaştık onlarla!”