Hesap gününe andolsun. Geceye ve ruhu belli bir vakte intisaplı kılana.
Muhabbete düşülür. Muhabbet devadır; deva ise sonsuzluk… Yürekle düşülür muhabbete, sonsuzluğa. Sevgiyle. Yürekte yaşananlar zamana sığdırılmaz.
Muhabbete düşen rüyaya düşer. Orada bahçeler, sevdalar vardır. Rüya içinde rüya, zaman içinde zaman yaşanır orada.
***
Olmazlar olanlara, olanlar kaybolanlara, her şey yerini bir başka şeye bırakırken dönüp bakamadığımız, erişip anlayamadığımız bir yoldur muhabbet. Yolun manası, ruhun mayası, aklın ve gönlün çırası muhabbette. İnsan nerede, nasıl, kiminle muhabbete vasıl olacağını bilemez. Bazen kendi varlığına ulaşma çabası, bazen benlikten sıyrılma, bazen her şeyin merkezinde olduğunu idrak…
Muhabbet diyarında bir geceden bir sabaha, bir güzellikten bir başka güzelliğe koşan çocuklar vardır. Elleriyle pamuk şifleyen, o pamuklardan tüm çocuklara yatak-yorgan yapan kadınlar vardır… Orada gözleriyle/sözleriyle kesip biçen, sağlam evler inşa eden, yollar açan ve dağlardan su indiren adamlar vardır.
Çobanın kuzuları sevmesi de kuşların her gün gökyüzünü seyrana çağırması da muhabbete dahildir.
İnsan yolu bilse yine de o yolun ona ne arz edeceğini bilemez. Yol, rahmetse rahmet, gazapsa gazap, hakikatse hakikat sunar yönelen kişiye. Muhabbet ehli ne ile hemhal ise muhatap ehli de şerbetini ona göre sunar. İnsanın aslındaki cevher açığa çıkar.
Böylesi bir yüceliğin altında gönülden başka bir hakikat yeşermez.
***
Biz gönülde anlam bulur, muhabbet güneşine onunla yaklaşırız. Onunla yanarız. Muhabbetin açacağı sonsuzluk duygusunu gönülle anlama çabamız da bundandır. Biz onu keşfetmeye çalışır, hisseder, onunla canlılık kazanır, onda var oluruz. Odur bizi muhabbete düşüren.
Gönül olmadan muhabbet olmaz. Gönül muhabbetin evidir. Gönül bizi çağırmasa, sonsuzluğun cezbesi bizi harekete geçirmeseydi, hayat da mana da olmazdı. Onsuz zayıf ve güçsüz kalır, kendi ağırlığımızı bile taşıyamazdık. Gönül, hayatın merkezinde; yürüyen, nefes alan, tutunan, ağlatan ve ferahlatan her şeyde. Sevinen de üzülen de o.
Gittiği yere bir kalple gider gönül. Gönül sahipleri el yordamıyla kalbi damıtır. Sızlayan eller de çözülen diller de gönle dahildir. Her adımda, her sözde, dağların tepelerinde, çiçeklerin bakışlarında aradığımız odur. İnsanı insana yaklaştıran gönüller arasında görülmeyen elçiler vardır.
Muhabbete düşenler birbirinin gönlüne düşer. En derine. Zan yoktur orada. Orada eksiklikler ve kusurlar bir bir insanı rahmete davet eden bir şifa olur.
***
Bazen gerçek hayattan kopmanın gerçek bir hayat olduğunu yaşarsın. Rüyaların yüzüne fısıldamasından korkmazsın. Irmakların da insanlardan çok dil bildiğini fark edersin. Rüzgarların koştuğunu ama onların da yetişemediği yerleri seyredersin. Kendini kurcalamanın kavga olmadığına şahitlik edersin. Ezberi tanımazsın. Şaşırır, şımarır, kendi yangınlarından ders alırsın. Sonu olan şeylerin sızısını kabullenir, sonu olmayan şeylerin güzelliğinde bir miktar erirsin.
Yaşamanın onuru yaşamaktan gelir. Yakanızı hırpalayacak kocaman bir yaşam var. Ertelenişler, olmayışlar, denk gelmeyişler… Mütemadiyen aklımızın almayışı.
Dünyadan geçip gidebilmek, hesapsız geçip gidebilmek, izi ve sözü bir kenara koyup gidebilmek…
Hesapla muhabbet aynı kabın içinde asla barınmaz, biri olursa diğeri olmaz. Hesap ederek yola çıkanın menzili hiçbir vakit muhabbet menziline varmaz. Hatta sırf muhabbet için yapsan dahi, yaptığın hesap tutmaz. İçini hesaptan boşaltmadıkça, muhabbet kuşları dalına konmaz.
***
Yola düşen muhabbete düşermiş. Yola düşen hoş ayrılırmış dünyadan. Yolsuz, dostsuz, muhabbetsiz ayrılanın gönlüne ışık, gönlüne hayret, gönlüne tenhalar düşmemiştir.