Bu topraklarda mehdi muhabbeti bitmez. Her dinin kendi mehdisi var her kavmin kendi mehdisi. Hatta her cemaatin mehdisi, kurtarıcısı var. Ortalama bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ben de bu yaşıma kadar pek çok mehdi gördüm. Onlardan bazılarıyla tanışma imkanı buldum. Tatlı tatlı notlar aldım, güzel güzel dinledim onları. Birbirinden güzel hikayeler.
***
Mehdilik tartışması da muhabbeti de bitmez. Biz o tartışmaya hiç girmeyelim, muhabbete tabi olalım. Tanık olduğum ve burada anlatacağım bir mehdi hikayesi vardı esasen. Fakat yazar Alper Aksoy’dan dinlediğim bir hikaye var ki kendi hikayemi unuttum. Unutmadım da epey irtifa kaybetti yani.
Dinlediğim onlarca mehdi hikayesi içinde de en çok ülkücülerin mehdisini sevdim, ne yalan söyleyeyim.
12 Eylül 1980’de ihtilal oldu. Kenan Evren iktidara geldi. Bir sağdan bir soldan idamlar yaptı. Dışarıda birbirleriyle kanlı bıçaklı insanlar cezaevinde aynı koğuşlarda yattılar, arkadaş oldular.
İhtilal sonrası, bütün cezaevlerinde olduğu gibi gibi ‘karıştır-barıştır’ uygulaması ile yüz kişilik koğuşun yarısında ülkücü mahkumlar, diğer yarısında solcular vardır.
***
Gelelim mehdi hikayesine…
Olay Konya Dutlukır Askeri Cezaevi’nde yaşanmış.
İçeride dini kitaplar furyası başlamıştır. Herkes yutarcasına okuyup birkaç ayda tasavvuf ehli olmaktadır. Koğuşun en sofusu olan ülkücü mahkum istiare namazında, ilk şafakta mehdinin geleceğini, onları cezaevinden kurtaracağını görmüştür. Bu habere önce en sofular, sonra bütün koğuş hemencecik inanır.
***
Mehdinin geleceğini istiare namazında gören sofu ülkücü, koğuşa şöyle seslenir: “Mehdi beyaz elbisesi ile yarın sabah geldiğinde sizin giyinmenizi beklemeyebilir. Onun için herkes üst başıyla yatacak. Çorabınızı, ayakkabınızı bile çıkarmayın. Mehdi ‘Ya Hakk!’ dediğinde peşine takılacağız.”
Denilenler aynen yapılır. Herkes giyinik olarak battaniyenin üzerine uzanır, ayaklarını da ranza demirinden dışarı sarkıtırlar.
Bu hali gören solcuların koğuş başkanı da arkadaşlarına sesini yükseltir:
“Siz de giyinin lan! Mehdi geldiğinde, ülkücülerin arasına biz de karışıp kendimizi dışarı atalım.”
***
Bir iki saat sonra koğuştaki bütün mahkumların giyinik yattığını gören bir asker, yüzbaşının karşısına çıkar:
“Komutanım bu gece solcular da sağcılar da ayakkabı ile yattılar. Sanırım büyük bir olay olacak.”
Yüzbaşı hemen bir manga askerle koğuşa gelip bağırır:
“Ne bu hal lan? Giyinik olarak üstelik ayakkabı ile yatılır mı?”
Bizim sofu ülkücü izahat verir:
“Yüzbaşım ilk şafakta mehdi gelecek buraya.”
Yüzbaşı solculara döner:
“Siz niye çıkarmadınız ayakkabınızı?”
“Komutanım biz de ülkücülerin arasına karışıp kendimizi kurtaracağız.”
“Ulan siz Allah’a bile inanmazsınız... Mehdiye nasıl inandınız?”
“Yüzbaşım, ya gelirse?”
***
Yüzbaşı bu defa bir manga askere dönüp sertçe bağırır:
“Duydunuz mu lan!.. Bu gece yatmak yok. Sabaha kadar elleriniz tetikte olacak. Koğuşta ya da koridorda beyaz elbiseli bir adam görürseniz vurun!”
Sevgili pazarlar, mutlu pazarlar.